4 Ağustos 2017 Cuma

Suudi Arabistan tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Suudi Arabistan Kızıldeniz ile çevrilidir. İslama göre kutsal kabul edilen iki şehir, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere Suudi Arabistanın Hicaz bölgesindedir. Arabistan Yarımadasında 16° 11’ - 32° 09’ kuzey enlemleri ve 34° 34’ - 55° 41’ doğu boylamları arasında yer alan bir ülke. Bu bölgeye Haremeyn adı da verilir. Asırlarca Osmanlılar tarafından idare edilmiştir. 18. Yüzyılın ortasında dini bir hareket olarak ortaya çıkan vehhabilik daha sonra siyasi bir harekete dönüşerek bu günki Suud devletinin temellerini oluşturmuştur.

Arabistan tarihi, ilk yaratılmış insan ve ilk peygamber hazret-i Âdem ile başlar (Bkz. Âdem Aleyhisselam). Arabistan toprakları üzerinde hazret-i Âdem’den sonra birçok peygamber geldi. Bunlardan hazret-i Nûh, insanlığın ikinci babasıdır. Araplar, hazret-i Nûh’un üç oğlundan biri olan “Sam”dan türemişlerdir. (Bkz. Nûh Aleyhisselam). Bu yüzden ülke toprakları üzerinde ilk yaşayanlara “Samiler” adı verilir. Samiler’den sonra gelenlere,Arab-ı aribe dendi. Himyer, Gassan ve Hire gibi bir takım devletler kuruldu. Eski Araplarla, yeni gelenlerin karışması neticesi,

Arab-ı müsta’ribe meydana geldi. İslamiyetten evvel, Araplar çeşitli kabileler halinde yaşarlardı. Bunların en şereflisi Kureyş, bunun içerisinden de Haşimi kolu sayılıyordu. Hazret-i Muhammed, bu koldan gelmekteydi ve 610 yılında İslam dinini tebliğe başladı. 630 yılında Mekke fethedildi. (Bkz. Muhammed Aleyhisselam) Hazret-i Muhammed 632 yılında vefat edince Dört Halife (632-661) devri başladı. Bahreyn, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Afrika, Kafkasya ve Horasan fethedildi. Dört Halife devrinden ve hazret-i Hasan’ın altı aylık hilafetinden sonra, devlet idaresi 662 yılında Emevilere geçti. Sicistan, Afganistan, Semerkant, Erzurum, Kıbrıs, Girit, Sicilya, Buhara, Harzem, Hint toprakları Malatya ve Türkistan fethedildi. Sınırlar Atlas Okyanusu ve Fransa içlerinden Türkistan’a kadar uzandı. (Bkz. Emeviler) Emevi Halifeliğinden sonra, 750’de Abbasi Halifeliği devri başladı.

Fakat Abbasiler her geçen gün kuvvet ve itibarını kaybediyordu. Çeşitli iç isyanların ve toprak kayıplarının yanında, Moğol felaketiyle 1258’de fetret devrine girildi. Üç senelik fetret devrinden sonra, Abbasilerin Mısır’daki halifeliği 1517 yılına kadar devam etti. (Bkz. Abbasiler) Arabistan Yarımadası, Sultan Birinci Selim Han (1512-1520) zamanında, Osmanlı hakimiyetine geçti. Sultan Selim Hanın 1517’deki Ridaniye Muharebesiyle Mısır’ı alıp, Memlûk Devletine son verdikten sonra, bu devletin nüfûzu altında bulunan Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı. O sırada Mekke emiri bulunan Şerif Berekat bin Muhammed Hasani, derhal henüz on iki yaşında bulunan oğlu Şerif Ebû Nümey’i, elçilik heyetiyle Mısır’a göndererek Osmanlı padişahına tazimlerini arzla Mekke’nin anahtarlarını takdim etti.

Şerif Ebû Nümey, Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han tarafından da kabul edildi. Şerif Ebû Nümey’e hil’at giydirilerek, padişahın elini öptü. Şerif Berekat’a Mekke emirliği menşuru yazılıp, oğluna verilen hediyelerle Mekke’ye gönderildi. Mısır hazinesinden Mekke emirine maaş bağlandı. Ayrıca Şerif Ebû Nümey ile beraber Mekke ve Medine ahalisine dağıtılmak üzere, padişah tarafından 200.000 altınla bol miktarda zahire gönderildi. Bunları Emir Muslihiddin ile Mısır’dan iki kadı götürüp, mahallerinde dağıtmaya memur edildiler. 1517 yılından itibaren Mekke ve Medine’deki camilerdeki hutbelerde, Osmanlı padişahlarının adları zikredildi. Emir tayinleri de Osmanlı padişahlarınca yapılırdı.

Mekke emiri olan şerif vefat eder veya azl yahut istifa ile makamı boşaldığı zaman, yerine tayin olunacak yeni emir, şeriflerin seçimleri Mekke kadısıyla Mısır, Şam ve Cidde valilerinin arz ve inhaları üzerine padişah tarafından tayin edilirdi. Emir tayini, dört yüz yıldan fazla bu usûlle yapıldı. Osmanlılar bölgeyi imtiyazlı halde tuttular. Mübarek belde olması dolayısıyla ahalisine ziyadesiyle yardım edip, manevi ve sanat değeri yüksek pekçok eserler yaptırdılar. Arabistan ahalisi, Osmanlıların hakimiyetinde kaldıkları 1517-1918 yılları arasında bolluk içinde yaşayıp, ihtiyaçları ziyadesiyle karşılandı. 1737 yılında Abdülvehhab oğlu Muhammed’in yaymaya başladığı Vehhabilik yolu, Arabistan’daki sükûneti bozdu. Bu yol siyasi bir hal de alınca; Osmanlı Devletine karşı bölgedeki Bedevilerin desteğinde 1791’de isyan ettiler. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi ile harp ettiler. Sayısız Müslümanı öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını aldılar. Bunlar 1801’de Mekke’ye saldırdılar. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi, bunları şehre sokmadı.

Mekke etrafındaki Arap kabileleri de Vehhabi oldu. 1803’te Taif’e girdiler. Taif’teki Müslümanlara işkence edip, kadınları ve çocukları acımasızca öldürdüler. Hac mevsiminde Mekke’ye de saldırdılar. Şehre giremediler. Şerif Galib Efendi, Cidde’ye girince Sü’ûd bin Abdülaziz antlaşmayla şehre girdi, türbe ve mezarların hepsini yıktırdı. Suudiler, Şerif Galib Efendiyi yakalamak için Cidde’ye gittiyse de Osmanlı askerinin mukavemetinden geri çekildiler. Mekke’de işkence, zulüm, soygun artınca, Şerif Galib Efendi, Cidde’den şehre gelip Vehhabileri kovdu. Yemen dağlarına kaçtılar. Kaçarken çok zulüm, soygun yaptılar. Şerif Galib Efendinin tavsiyesiyle Beni Sakif Kabilesi de Taif’teki Vehhabileri şehirden kaçırttılar. Vehhabiler, Yemen dağlarındaki cahil, vahşi köylüleri toplayıp, kuvvetlerini arttırarak tekrar Mekke’yi kuşattılar. Şehir açlık sebebiyle teslim oldu. Yine şehirde çok zulüm ve tahribat yaptılar.

Mübarek beldelerdeki zulüm ve tahribat, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşanın 1812’de Cidde’ye gelmesi ve Mekke’ye asker göndermesine kadar devam etti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Vehhabilerin merkezi Deriyye’yi 1818’de fethedip, Vehhabi Emiri Abdullah ibni Suud ile dört oğlu ve ileri gelenlerini esir alıp, İstanbul’a gönderince, bunlar idam edildi. İngiltere bölgede fitne çıkarıp, Osmanlı Devleti içinde isyan başlatmak istediyse de 1857’de sulhla etkisiz hale getirildi. 1860 yılında bütün emirler devletin itaatı ve terbiyesi altına sokuldu. 1897’de Suudilerin lideri olan Abdülaziz er-Reşid, Vehhabiliği tekrar faal hale getirdi. Riyad, Kasim, Büreyde şeyhleri, El-Mühenne köyünde bulunan Abdülaziz bin Suud bin Faysal ile anlaştılar.

Abdülaziz bin Suud, 12.000 hecinli ile Kuveyt’ten Riyad’a geldi. 1902’de bir gece Riyad’a girdi. Abdülaziz ibnür-Reşid’in Riyad Valisi Aclan’ı bir ziyafette öldürdü. Zulümden yılmış olan halk, bunu emir yaptı. Üç sene çeşitli muharebeler yapıldı. Abdülaziz ibnür-Reşid öldürüldü. 1915’te Osmanlılar işe karışarak, Abdülaziz bin Suud, Riyad kaymakamı olmak üzere sulh yapıldı. Sonra Reşidiler ile Suudiler arasında Kasim’de harp olup, Abdülaziz bin Suud mağlup oldu. 1918’de Abdülaziz bin Suud, İngilizlerin teşviki ile bir beyanname yayınladı. Mekke’ye ve Taif’e saldırdı. Fakat, bu şehirleri Şerif Hüseyin Paşadan alamadı. 1924’te İngilizler, MekkeEmiri Şerif Hüseyin bin Ali Paşayı yakalayıp, Kıbrıs’a götürdü. İngilizlerin bu hareketinden sonra, Abdülaziz bin Suud, 1924’te Mekke’yi ve Taif’i rahatça ele geçirdi.


Suudiler, İngilizlerin yardımıyla bölgede kontrolü sağlayınca, Osmanlı Devletinden sonra halifelik makamına sahip olmak istedilerse de başaramadılar. İbn-i Suud, 1932 yılında Suudi Arabistan Krallığını kurdu. 1953 yılında ölümünden sonra, yerine oğlu Suud bin Abdülaziz geçti. 1964’te tahtan indirildi. Yerine kardeşi Faysal getirildi. 1977’de sarayında yeğeni tarafından öldürüldü. Yerine kardeşi Halid geçti. O da 1982’de ölünce kardeşi Fahd geçti. Suudi Arabistan 1948, 1967 ve 1973 yıllarında vuku bulan Arap-İsrail harplerine katıldı. İngiltere, Fransa ve ABD’den milyarlarca dolarlık silah, malzeme, savaş uçakları, güdümlü mermiler alındı. 1990 ortalarında Kuveyt’in Irak tarafından işgal edilmesine karşı olan Suudi Arabistan, Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için harekete geçen “çok uluslu güce” üs vazifesi yaptı.

Suudi Arabistan, şeriat yasalarının anayasa olarak kabul edildiği bir krallıktır. Hem yürütme gücünü, hem yasama gücünü elinde tutan kral, Bakanlar Kurulu'nu kendi atar ve kararlarını veto etme hakkına sahiptir. Yönetimle ilgili önemli kararların aşağı yukarı tümü, Suudi ailesi tarafından alınır. Siyasal parti de, yasama organı da bulunmamakla birlikte, her yurttaş "meclis" diye adlandırılan düzenli dinleme oturumlarına doğrudan başvurarak krala şikâyetlerini iletebilir, yardımını isteyebilir.

Suudi Arabistan'da kral seçimi ile ilgili reforma gidiliyor. Kral artık halefini kendi seçemeyecek. Bunun yerine Kraliyet ailesi üyelerinden oluşan Biat adlı özel bir konsey gizli oylama yöntemiyle yeni kralı belirleyecek. 3 aday ise Kral tarafından tespit edilecek. Ancak Konsey yönetim için yetersiz gördüğü kralın haklarını elinden alma gücüne sahip olacak. Fiziki Yapı Arap Yarımadası, Önasya’da kuzeybatıdan, güneydoğuya doğru uzanmış düzgün olmayan dikdörtgen şeklinde bir yapıya sahiptir. Güney kısmı doğuya doğru genişlemekle bir çizme şeklini alır. Arap Yarımadası’nın yaklaşık 2.240.000 km2lik büyük bir bölümü Suudi Arabistan topraklarını meydana getirir. Genel olarak ülke toprakları kıyıları alçak yerlerden, sahile yakın yüksek dağlardan ve iç kısımları da yüksek ve geniş ovalardan ibarettir. Batı kıyıları Filistin sınırından, Yemen sınırına kadar Serat Sıra Dağlarıyla örtülüdür.

Bu dağların en yüksek noktası yaklaşık olarak 3657 m yüksekliğindeki Razih Dağıdır. Hicaz’ın doğusunda Necid Çölü bulunur. Necid’in güneyinde Dehna veya Rubül Hali Çölü ve doğusunda Nüfud Çölü yer alır. Serat Dağlarından doğan nehirler zayıf ve kısa olup, küçük çaylar halinde kalırlar. Çoğu Tehame kumlarında kurur. Başlıca büyük nehirleri Behre, Şecce, Kanûn, Aşer, Sem ve Bişe’dir. Bunlar ancak ani yağan yağmurlarla denize ulaşabilirler. Yarımadanın doğu taraflarında hemen hemen hiçbir nehir olmayıp, ancak bu geniş bölge “Vadi” adı verilen, nehir yatağı şeklinde olan, kuru derelere bölünmüş durumdadır. Bunların en büyüğü de, Hicaz bölgesinin güneyinde yer alan Asir bölgesinden doğan Vadi-i Remim olup, Fırat’a kadar uzandığı olmaktadır.

Ülkenin doğusunda yer alan El-Hassa bölgesi ve güney kesimleri yüksek yaylalıktır. Bu bölgenin ve Nüfud Çölü ile Yemame’nin bir kısmıysa dağlıktır. Kızıldeniz kıyıları “şap” denilen kayalar, mercanlar ve adalarla örtülüdür. Basra kıyılarıysa alçak ve girintili çıkıntılıdır. Batı bölgesinde kıyılara yakın ova ve dağların bir kısmı katılaşmış lav kalıntıları(Harralar) ile kaplıdır. Kıyıdan 250 km kadar içerdeki Hicaz bölgesindeki vadiler, tepelerden kıyıdaki ovalara doğru uzanır. Bunların içinde en önemlisi Hama Vadisidir. İklimi Arabistan iklimi, toprağından dolayı genel olarak sıcak ise de, yüksek bölgelerde serindir. İklimin en müsait olduğu yerler Yemen’e yakın bölgelerle Necid Çölüdür. Dehna Çölü ve Tehame bölgelerinde şiddetli sıcaklar ve kuraklık mevcuttur. Tehame’de genellikle yağış olmaz ve ortalama sıcaklık 37°C civarındadır.

Hiç yağmur almayan çöllerdeyse sıcaklık, gece 38°C, gündüz ise 43°C civarında seyreder. Hicaz ve güneyi mûtedil bir havaya sahiptir. Hatta Medine-i münevvereye ve Taif’e kışın kar yağdığı dahi olur. Yıllık yağış ortalaması 160 ila 180 mm kadardır. Ancak yağmurlarla meydana gelmiş olan kısmi yeşillik, sıcak ve boğucu “sam (semum)” adlı çöl rüzgarlarıyla kuruyarak kül rengine döner. Tabii Kaynaklar Arabistan topraklarının genel olarak, biricik tabii kaynağı hurmadır. Hurmanın birçok çeşitleri yetişmektedir. Ülkenin Yemen ve Amman’a yakın bölgesiyle, Hicaz ve Necid bölgelerinde çok çeşitli bitkilerin yanında tıpta kullanılan sinameki, demirhindi, kat ağacı ve zamk-ı Arabi, gibi nadide bitki türleri de yetişir.

Ülkede göze çarpacak ormanlar olmayıp, çoğu yerler çıplak ve taşlıktır. Meyve ağaçları dışında, seyrek olarak ardıç, yabani yasemin ve yabani zeytin ağaçları da mevcuttur. Yağmurların düştüğü dönemlerde meydana gelen yeşillik ve mer’alar, kısa sürede kurur. Sulak bölgelerde ve Tehame civarında bol, uzun ve çeşitli kamış türleri yetişir. Suudi Arabistan toprakları, deve ve cins atların asıl vatanıdır. Dünyanın en güzel atları burada yetişir. Necid bölgesi at ve deve bakımından en zengin bölgedir. Diğer bölgelerdeyse daha çok koyun, keçi, sığır ve eşek yetiştirilir. Vahşi hayvanlar içinde, en başta çöllerin kralı olan arslan gelir. Ayrıca kaplan, sırtlan, çakal, domuz, kurt, tilki ve maymun cinsleri yaşar.

Ülkede çok sayıda çekirge sürüleri ve Hicaz taraflarında da “ladug”” isminde zehirli bir cins örümcek mevcuttur. Ülke toprakları, yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Altın, simli kibrit, salz, bakır ve daha birçok çeşit maden çıkarılır. Mekke-i mükerreme civarlarında, kükürt damarları ve petrol yatakları mevcuttur. Kızıldeniz önemli bir tuz kaynağıdır. Basra kıyılarının ise incisi pek meşhurdur. Nüfus ve Sosyal Hayat Suudi Arabistan nüfûsu 14.691.000’dir. Yıllık nüfus artış oranı % 6 olup, nüfus yoğunluğu 5’tir. Nûh aleyhisselamdan sonra, Arabistan Yarımadasında yerleşenlere “Arab-ı baide” denir. Âd, Semud ve Amalika bunlardandır. Bunların hepsi “Sam” soyundandır.

Yemen’dekilere ise “Arab-ı aribe” denir. İkisinin karışmasından “Arab-ı müsta’rebe” meydana geldi. Araplar, İslamiyetten sonra yabancılarla karıştı. Lisanları değişerek “Arab-ı müsta’ceme” ismini aldılar. Arabistan’da eskiden beri hasebe ve nesebe çok önem verilirdi. Bu yüzden birçok kabileler mevcuttur. Herbiri şeyhlikle idare edilir. Arabistan kabilelerinin en kalabalık ve en güçlüsü Kureyş’tir. Kureyş, Resûlullah aleyhisselamın on birinci babası olan Fihr’in ismidir. Arab-ı müsta’rebe’den “Beni Adnan” ve bunlar arasında da “Mudar” ve“Rebia” kabileleri meşhur oldu. “BeniMudar”dan Kenane, Kureyş, Hevazin, Sakif, Temim ve Müzeyne kabileleri meydana geldi.

Kureyş kabilesi Mekke’de yerleşmekle ayrıca şeref kazandı. Kabile reisleri, mühim işlerde anlaşmak için, Mekke’de “Dar-ün-nedve” denilen yerde toplanıp meşveret ederlerdi. Kureyş kabilesi de, on kola ayrılmıştı. Zemzem dağıtma ve Kabe’yi tamir ve tezyin işi, bunların da en şereflisi Haşimilere verilmişti. Bugünkü Suudi Arabistan halkı ise, yabancılarla karışarak onlardan sonra gelenlerdir. Ülkenin şimdiki etnik yapısı eskiye nazaran çok değişmiştir. Hakiki Araplar pek kalmamıştır. Çoğunluğu Suudiler, Mısırlılar ve Yemenliler teşkil etmektedir. Bundan başka Filistinli, Ürdünlü, Suriyeli, Pakistanlı, Hintli, Zenci ve bir miktar da Avrupa ve Amerika kıtalarından gelen insanlar yaşamaktadır. Nüfûsun % 70’ine yakın bir bölümü şehirlerde yaşamaktadır.

Dil Arapçadır. Fakat bugünkü Arapça çok değişik bir şekildedir. Yani İslamiyyetin ilk yıllarındaki Kureyş Arabisi hemen hemen kalmamıştır. Arapça, çeşitli Arap ülkelerinde farklı lehçeler halindedir. Bugünkü Araplar, yaşayış bakımından iki kısımdır. Bir kısmı şehirli diğer kısmı göçebedir. Fakat son zamanlarda kurulan modern şehirlerde şehirli nüfusu çok daha fazla artmıştır. Suudi Arabistan’da Vehhabilik yaygın olup, devlet desteğindedir. Halkın okuma-yazma oranı % 15 civarındadır.

Medine, Cidde ve Riyad Üniversiteleri meşhurdur. Eğitim ve öğretim serbest ve ücretsizdir. Kabe-i Şerif Ülkenin başşehri Riyad olup, geniş ve kalabalık bir şehirdir. Diğer önemli şehirleri Mekke,Medine, Cidde, Yenbo, Abha ve Anaiza’dır. Mekke-i mükerreme kıyıdan yaklaşık 64 km içeridedir. İslamın kıblesi, Allahü tealanın evi Kabe-i muazzama bu şehirdedir. Camilerin efdali Kabe-i muazzama, sonra bunun etrafındaki Mescid-i haramdır. Kabe-i şerif, Âdem aleyhisselam tarafından yapılmış ve İbrahim aleyhisselam ve İsmail aleyhisselam zamanında tamir edilmiştir.

Medine-i münevvere ise kıyıdan yaklaşık 320 km içerde ve Mekke-i mükerremenin kuzeyindedir. Resûlullah efendimizin mübarek Kabr-i şerifleri buradadır. Her yıl milyonlarca Müslüman Kabe-i şerifi ziyaret ederek “Hacı” olmakla şereflenmektedir. Suudi Arabistan, petrolden büyük gelir sağlayarak çeşitli sosyal tesisleri açmış durumdadır. Sağlık işleri ücretsiz yürütülmektedir. Riyad Kral Faysal Tıp Merkezi, çok meşhur olmuştur. Ülkenin turizmi oldukça gelişmiş durumdadır. Ekonomi Suudi Arabistan ekonomisi, 1932 yılında petrolün bulunmasıyla hızla gelişerek, dünya ekonomisine tesir edecek seviyeye gelmiştir. Petrol gelirleri ülke ekonomisinin can damarını teşkil etmektedir.

Ülkenin en önemli endüstrisi petrol ve ürünleridir. Ortadoğu’nun en büyük petrol üreticisidir. Bu bakımdan dünyanın üçüncü ülkesidir. Petrole paralel olarak, petro kimya endüstrisi kurulmuştur. Petrolden başka tabii gaz, altın, gümüş ve demir de çıkarılmaktadır. Ekonomide ikinciliği tarım sahası alır. Ülkenin sadece % 2’si tarıma müsaittir. Nüfûsun % 28’ine yakın bir bölümü tarım alanında çalışmaktadır. Geri kalan nüfûsun iş sahaları ise % 44’ü diğer hizmetler, hükümet işleri ve ticarette, % 4’lük bir bölüm ise endüstridedir. Başlıca yetiştirilen tarım ürünleri hurma, buğday ve meyvedir.

Tarım alanları, bağ ve bahçelerin % 85’ine yakın bir bölümü sun’i olarak sulanmaktadır. Deve, eşek ve koyun yetiştiriciliği gelişmiştir. Buna bağlı olarak hayvan derisi ve yün üretimi mevcuttur. Suudi Arabistan’ın yıllık ekonomik büyüme hızı, % 9,8 civarındadır. Ticaretinin büyük bir bölümünü ABD ile yapar. Bundan başka Japonya, Birleşik Almanya, Fransa ve Ortadoğu ülkeleriyle ticari münasebetleri gelişmiştir. İhracatı, ithalatının yaklaşık iki katıdır. İhracatının % 90’ından fazlasını petrol ve petrol ürünleri teşkil etmektedir. Bu bakımdan dünya birincisidir. Ayrıca hurma, deri ve yün diğer ihraç ürünleridir.

Son zamanlarda AET ülkeleriyle olan ekonomik münasebetleri artmıştır. Ülkede balıkçılık ve turizm çok önemli iki gelir kaynağıdır. Turizmden elde edilen gelirler oldukça yüksektir. Ülkenin demiryolu ve karayolu ulaştırma şebekesi çok gelişmiştir. Son yıllarda havayolu ulaştırması da çok düzenli hale getirilmiştir. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın yaptırdığı meşhur Hamidiye Hicaz Demiryolu, Zerka’ya kadar işlemektedir. Abdülhamid Han, bundan başka, Medine-i münevvereye kadar telgraf hattı yaptırmıştı. Suudi Arabistan’ın başlıca limanları Yenbu, Cidde, Ras Tanura ve Dahran limanlarıdır. Suudi Arabistan'da araç kiralama ve rent acar hizmetleri bulabilecğiniz adreslerimiz mevcuttur.

Tacikistan tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Tacikistan Tacikistan Orta Asya’da yer alan bir devlet. Doğuda Çin, güneyde Afganistan, batı ve kuzeyde Özbekistan ve Kırgızistan’la çevrili Tacikistan toprakları Asya’nın dağlık iç kesimlerinde yer alır. İran kökenli bir halk olan Tacikler, milattan önce sırasıyla Perslerin, Büyük İskender’in ve onun ardından kurulan devletlerin hakimiyetleri altında kaldılar. Yedi-sekizinci asırlar arasında Müslüman Araplar Taciklerin yaşadığı bölgeyi fethettiler ve buralara Maveraünnehr ismini verdiler.

Kısa zamanda Müslümanlığı kabul eden Tacikler, bölgeye hakim olan Türklerin kültür ve dillerinden büyük ölçüde etkilendiler. Tacikler 15. asırdan 18. asrın ortalarına kadar Buhara Hanlığının hakimiyeti altında yaşadılar. Daha sonra Ceyhun Irmağının güneyinde ve güneybatısındaki toprakları ele geçiren Afganlar, Taciklere hakimiyetlerini kabul ettirdiler. Tacik topraklarının büyük bölümü 1860’lı yıllarda Rusların eline geçti. Buhara Hanlığı ise 1868’de Rusya’nın hakimiyetini kabul etti. Rusya’daki 1917 Ekim Devriminden sonraTaciklerin yaşadığı toprakların bir bölümü 1918 Nisan’ında kurulan Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlandı.

Bugünkü Tacikistan topraklarının böyük bölümünü içine alan Buhara Hanlığında 23 Ağustos 1920’de yönetime el koyan devrimciler, Ekim ayında Buhara Sovyet Halk Cumhuriyetini kurdular. Devrimciler 1921 başlarında Duşanbe ve Kulyab’ı ele geçirdiler. Yeni yönetime karşı ayaklanan halk, kanlı bir şekilde bastırıldıysa da ayaklanmacılar İbrahim Bek idaresinde mücadelelerine 1931’e kadar Doğu Buhara’da devam ettiler. Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti ile 1924’te Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlı Tacik toprakları birleştirilerek Tacikistan Özerk Cumhuriyeti kuruldu. İdari olarak Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlıydı.

1929’da Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhuriyetten biri haline getirildi. Sovyetler Birliğinde 1989’da başlayan reformlar Tacikistan’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk çok partili seçimler yapıldı. Ülke yeni bir siyasi ve ekonomik döneme girdi. Tacikistan 1991’de bağımsızlığını ilan etti ve aynı sene Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı. Tacikistan bağımsızlığını ilan eder etmez, ülkedeki belli başlı üç muhalif grup başta bulunan yöneticilerle mücadeleye başladı. Bunlar batı taraftarı Demokratik Parti, Tacikistan’a İslami idareyi yeniden getirmek isteyen Rastohen Milli Cephesi ve kurulur kurulmaz yasaklanan İslami Yenilik Partisiydi.

Yapılan protesto gösterileri neticesinde muhalefetin birçok istekleri kabul edildi. Komünist Partisi yasaklandı ve İslami Yenilik Partisi kanuni statüye kavuştu. Seçimler sırasında Nabiyev cumhurbaşkanlığı görevinden ayrıldı. Fakat 24 Kasım 1991’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Nabiyev kazandı. Üç muhalif partinin desteklediği Eski Sinema İşçileri Sendikası başkanı Davlat Hudonazaov seçimlere hile karıştığı iddiasında bulundu. Orta Asya cumhuriyetleri arasında en fakiri olan Tacikistan’da ekonominin kötü durumu huzursuzluklara sebep olmaktadır.

Fiziki Yapı Tacikistan topraklarının büyük bölümü dağlarla kaplıdır. Toprakların yarısından fazlasının yüksekliği 3000 metreden fazladır. Kuzeyde Tanrı Dağlarının batı uzantıları, orta kesimde aynı dağların güney uzantıları, güneydoğuda ise Pamir-Alay dağ silsilesinin buzullarla kaplı dorukları yer alır. Güneydeki dağlar arasında geniş vadiler bulunur. Topraklarının tamamı zelzele kuşağında yer aldığından, ülkede sık sık zelzele olur. Ülkedeki göller Pamir bölgesinde toplanmış olup sayıları çok azdır. Göllerin en büyüğü denizden 3960 m yükseklikte yer alan Karakul Gölüdür. Dağlardan kaynaklanan sular Sır Derya ve Amu Derya nehirlerinin kollarını meydana getirir.

Amu Derya (Ceyhun), cumhuriyetin güney sınırının büyük bölümünü çizer. Diğer önemli akarsu cumhuriyetin orta kesiminden geçen Zerefşan Irmağıdır. İklimi Tacikistan’da sert kara iklimi hüküm sürer. Vadilerde Astropik bir iklim görülür. Yazlar çok sıcak ve kurak geçer. Yağış miktarı genelde düşüktür. Senelik ortalama yağış miktarı 150-250 mm arasında değişir. Dağlık bölgelerde kışlar çok soğuk olup, sıcaklığın zaman zaman -46°C’ye düştüğü görülür. Dağlık bölgeler vadilere nazaran daha az yağış alır. Yağış ortalaması 60-80 mm arasında değişir.

Tabii Kaynaklar Madenler: Yeraltı zenginlikleri bakımından zengin olan Tacikistan’da demir cevheri, kurşun, çinko, antimon, cıva, altın, kalay, tungsten, petrol, doğalgaz ve kömür yatakları vardır. Bitki örtüsü: Yeryüzü şekilleri ve iklim şartları sebebiyle son derece zengin bir bitki örtüsüne ve hayvan varlığına sahiptir. Ülke topraklarında beş binin üzerinde çiçek türü vardır.

Nüfus ve Sosyal Hayat Tacikistan nüfusu 5.358.000 olup, nüfus yoğunluğu 37’dir. Ülkede nüfus artışı çok yüksektir. Tacikistan nüfusunun % 62’sini Tacikler, % 24’ünü Özbekler, % 8’ini Ruslar, % 6’sını diğer milletler meydana getirir. Ülkenin en büyük şehirleri Duşanbe ve Leninabad’dır. Nüfusun büyük kısmı kışlak adı verilen küçük köylerde yaşamaktadır. Kışlakların çoğunda okul, sağlık, alışveriş ve kültür merkezi vardır. Eğitim: Eğitim parasız olup 7-17 yaş arasında mecburidir.

Ülkede mesleki eğitim veren çok sayıda orta öğretim kurumuyla yüksek okul vardır. Tacikistan İlimler Akademisi 1951’de kurulmuş olup, 18 enstitüsü mevcuttur. Ekonomi Tacikistan ekonomisinde tarım birinci planda yer alır. Başlıca tarım ürünü pamuktur. Pamuk ekiminin büyük bir kısmı sulama ile yapılır. Ayrıca üzüm, susam, buğday, arpa, kavun, sebze yetiştirilir. Hayvancılık da ülke ekonomisinde önemli yer tutar. Küçükbaş hayvan besiciliği ve ipekböcekçiliği yaygın olarak yapılır.

Çiçek yetiştiriciliği yaygındır. Madencilik, hidroelektrik enerji üretimi, petrol çıkarma ve pamuk işleme başlıca sanayi kuruluşlarını meydana getirir. Ayrıca gıda işleme makinaları, kimyevi maddeler ve halıcılık, sanayide önemli yer tutar. Örme eşya üretimi, ipekli kumaş, halıcılık gibi hafif sanayi kollarının yanında güç transformatörleri ve kabloları, tarım aletleri üretimi gibi orta ve ağır sanayi kolları da vardır.Tacikistan'da araç kıralama ve rent acar gayey uygundur.

Uganda tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Uganda Doğu Afrika’da yer alan bir devlet. Kuzeyde Sudan, batıda Zaire, güneyde Rwanda ve Tanzanya, doğuda Kenya ile komşu olan Uganda, 4° 13’ kuzey ve 1° 23’ güney enlemleriyle 29° 35’ ve 35° 02’ doğu boylamları arasında bulunur. Tarihi Bugünkü Ugandalılar, iki grup halinde ülkeye göç edenlerin soyundan gelmektedirler: İlk grup olarak, 15. asır civarında güneye doğru gelenler ülkenin bugünkü Bantu halklarını meydana getirdiler; daha sonra Nil yöresinden ve Sudan’dan gelen ikinci grup kuzeydeki ve doğudaki kabileleri kurdular. 

Uganda’da Bunyoro, Ankole, Buganda ve Toro gibi kralıklar kuruldu. On altıncı ve 17. yüzyıllarda en kuvvetli devlet Bunyoro Krallığı idi. On sekizinci asırda Buganda bölgede hakim olmak için Bunyoro’ya karşı giriştiği mücadelede üstünlüğü ele geçirdi. 1840 yıllarında Arap tüccarlar ülkeye gelerek, bir kısım Ugandalıların Müslüman olmalarına sebep oldular. 1884-85 BerlinKonferansında Avrupa’nın sömürgeci devletleri Afrika’yı paylaşma planı üzerinde anlaştılar. 1880 sonlarında İngiltere veAlmanya aralarında anlaşma yaparak Doğu Afrika’yı paylaştılar. 

Kenya ve Uganda İngiltere’ye, Tanganika Almanya’ya kaldı. 1894’ten itibaren Uganda İngiltere’nin himayesi altına girdi. Uganda 9 Ekim 1962’de bağımsız oldu. Devlet Başkanlığına otuz altıncı Uganda Kralı İkinci Mutesa geçti. Bilahare darbeyle başkan olan Dr. Milton Obote zamanında çok az bir Yahûdi azınlığı, 90.000 İngiliz ve İngilizlerin Hindistan’dan getirdiği 50.000 Hindu, Uganda’nın bütün askeri, kültürel ve ekonomik imkanlarını ele geçirdiler. 1971’de Uganda Ordusu Dr. Milton Obote’yi devirerek, orduda çok sevilen İdi Amin’i devlet başkanlığına getirdiler. İdi Amin Yahûdileri, İngiliz ve Hinduları ülkeden çıkardı (Bkz. İdi Amin). Bunun zamanında Müslümanlığa geçenler hızla çoğaldı. Bu durum bazı güçleri aşırı derecede tedirgin etti. İdi Amin’i öldürmek için 26 suikast düzenlendi. 

Bunlar neticesiz kalınca Hıristiyan Tanzanyalılar Uganda’yı işgal etti. Sürgünden dönerek siyasi oyunlarla 1980 Aralık ayında Cumhurbaşkanı olan Hıristiyan Dr. Milton Obote 100.000’e yakın Müslümanı çocuk, ihtiyar, kadın demeden katletti. 1985’te bir darbeyle yönetimi ele geçiren Basilio Olara Okello, kısa bir süre sonra Yoweri Museveni idaresi altındaki Ulusal Direniş Hareketi tarafından devrildi. Cumhurbaşkanlığı görevini alan museveni, darbeden sonraki üç yıl içinde Muhalif gerilla gruplarını etkisiz hale getirerek, iktidarını sağlamlaştırdı. 1980’den sonra ilk genel seçimler 1989’da yapıldı ve seçimleri Ulusal Direniş Konseyi kazandı. Ülke sosyal ve ekonomik kargaşa içindedir (1994-Şubat). 

Fiziki Yapı Uganda’nın büyük bir bölümü yayla halindedir. Kuzeyde ve kuzey-batıda arazinin deniz seviyesinden yüksekliği 600 ila 900 metredir. Victoria Gölü bölgesindeyse 1000 ila 1500 metre arasında değişir. Yayla üzerinde birçok dağlar yükselmekte olup, bunlar ülkenin doğu ve batı sınırlarına hakimdirler. Yüksekliği 4800 metreyi aşan Ruwenzori Dağları Zaire sınırı tarafından ikiye bölünür. 4321 metre yüksekliğindeki VolkanikElgon Dağı, Kenya sınırı boyunca uzanır. 4504 metre yüksekliğindeki volkanik Virunga Sıradağı, Zaire ve Rwanda ile paylaşılır. Uganda yüzölçümünün yaklaşık olarak % 16’sı (42.439 km2) su ile kaplıdır. 

Ülkenin başlıca gölleri, Victoria, Albert, Edward, Kyoga ve George gölleridir. Victoria Gölü, Nil Nehrinin ana kaynağını teşkil eder. İklim Uganda ekvator üzerinde olmasına rağmen, ülkenin yüksek rakımı sebebiyle iklim ılımandır. Ülkenin hiçbir yerinde aşırı sıcaklık görülmez. Güneyde yıllık sıcaklık ortalamaları 13°C ile 23°C arasında, kuzeyde ise 18°C ile 30°C arasında değişir. Uganda’nın büyük bölümü yılda en az 1000 mm’lik yağış alır. Uganda’da erozyon, kuraklıktan daha önemli bir mesele durumundadır. Tabii Kaynaklar Uganda’da çok değişik tipte bitkilere rastlanır. En yaygın bitki türü ülkenin bütün kuzeyini kaplayan seyrek ağaçlı savanadır. 

Diğer farklı bitki türleri Victoria Gölü ve Albert Gölünün doğusu civarındaki eski ormanlardan kalan ağaçlar, doğudaki Karamoja bölgesindeki kurak bozkırlar, güney ve güneybatıdaki açık otluk savanalar, dağlık bölgelerin ormanları ve bunların yüksek kısımlarındaki kırlardır. Uganda’da çok değişik cinste vahşi hayvanlara rastlamak mümkündür. Şempanze, goril, fil, ceylan, aslan, su aygırı, yaban sığırı ve zebra ülkenin belli başlı vahşi hayvanlarıdır. Ülkenin önemli yeraltı zenginlikleri bakır ve kobalttır. Nüfus ve Sosyal Hayat Uganda nüfûsu 17.200.000 olup, bunun ancak çok küçük bir yüzdesi (% 8,1) şehirlerde yaşar. 

Nüfûsun büyük bölümüVictoria Gölü civarında, doğuda Algon Dağı ve Rwanda sınırı yakınında toplanmıştır. Kilometrekareye düşen kişi sayısı 59’dur. Ülkenin tek büyük şehri 773.500 nüfuslu başşehir Kampala’dır. Uganda halkının % 98’i Afrika asıllıdır. Az sayıda Güney Asyalı, Arap ve Avrupalı vardır. Afrikalılar kullandıkları dillere göre 4 ana etnik gruba ayrılırlar: Bantu dilleri, Nil yöresi dilleri, Nil-Hami dilleri ve Sudan dilleri. Bantu, nüfûsun % 65’ini teşkil etmekte olup, Uganda’nın güneybatı yarısının tamamını işgal eder. 

Belli başlı Bantu grupları Ganda, Nicole, Toro, Nyoro, Soga, Gisu ve Kiga’dır. Nil yöresi halkları Uganda’nın kuzey iç kesiminde bulunur. Lango, Acholi ve Alur grupları bunların başlıcalarını teşkil ederler. Nil-Hami halkları kuzeydoğu Uganda’da mevcut olup, bunlardan Iteso ve Karamojong büyük ana grupları meydana getirirler. Sudanlı gruplar Uganda’nın kuzeybatı köşesinde yaşarlar. Bu grupların en büyüğü Lugbara’dır. Uganda’da çok sayıda değişik kabile dilleri konuşulur. Mükemmel olmamakla birlikte aynı dil ailesindeki kabileler birbirleriyle anlaşabilmektedirler. 

Dört ana grup arasındaki anlaşma umumiyetle resmi dil olan İngilizce vasıtasıyla sağlanmaktadır. Uganda halkının % 62’si Hıristiyan, % 6’sı Müslüman kalanı putperesttir. İlkokul çağındaki çocukların yaklaşık olarak yarısı okula devam etmekte olup, halkın % 25’i okuma-yazma bilmektedir. Ülkede bir üniversite, yüksek öğretmen okulları, bir teknik yüksek okul ve yüksek ticaret okulu mevcuttur. Siyasi Hayat Uganda, Cumhûriyetle idare edilen bir ülke olup, 10 eyalet ve 34 kazaya ayrılmıştır. 

Yapılan askeri darbeler yüzünden 1967 tarihli Anayasa askıya alınmıştır. Ülke Birleşmiş Milletlere,Afrika Birliği Teşkilatına ve İngiliz Milletler Topluluğuna üyedir. Ekonomi Uganda ekonomisi tarıma dayanır. Yetiştirilen belli başlı yiyecek bitkileri muz, manyok, süpürgedarısı, mısır, yerfıstığı, susam ve fasulyedir. Ana ticaret bitkileri ülke ihracatının % 80’ini teşkil eden kahve ve pamuktur. Ayrıca çay ve tütün de ihracat maksadıyla yetiştirilir. Uganda’da hayvancılık gelişmekte olup, ülkenin kuzeydoğusunda ve güneybatısında sığır, keçi ve koyun yetiştirilmektedir. 

Ülkenin büyük göllerinde ve baraj göllerinde balıkçılık ileri durumdadır. Gıda, çimento, yapı malzemeleri ve tekstil ülkenin gelişmiş sanayileridir. Turizm giderek gelişme kaydetmektedir. Uganda karayollarının uzunluğu yaklaşık 28.332 km olup, bunun 2240 km’si asfalttır. Kampala ile Kenya’nın Mombasa şehri arasında işleyen demiryolu batıda Kasese’ye ve Kenya sınırındaki Tororo’dan Albert Nil’i yakınındaki Pakwach’a uzatılmıştır. Kompala’nın yakınlarında Entebbe’de milletlerarası havaalanı vardır.araç kiralama ve rent acar uganda da gayet uygun...

Ukrayna tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Ukrayna Avrupa’da yer alan bir devlet. Kuzeyinde Beyaz Rusya, doğusunda Rusya Federasyonu, güneyinde Azak Denizi, Karadeniz, Moldavya ve Romanya, batısında Macaristan, Çek Cumhûriyeti ve Polonya yer alır.Aşk ve tatil merkezleri arasında ön sırada yer alır,araç kıralama ve rent acar hizkmetleri ülkede gayet uygundur.Ukrayna otelleri ve pansiyonları ile adeta göz kamaştırır. Tarihi Bölgede tarih boyunca çeşitli devletler kuruldu.

Dokuzuncu asırda kurulan ve ilk Rus devleti olan Kiev Prensliği, 13. asırda Moğol saldırılarına maruz kalarak yıkıldı. Batı Ukrayna’da Galiçya ve Volinya Prensliği 11. asırdan 14. asra kadar hakimiyetlerini devam ettirdi. Ülke topraklarının büyük bölümü 14. asırda Litvanya’nın hakimiyeti altına girdi. Polonya ve Litvanya’yı tek bir federe devlet haline getiren Lublin birliğinin 1569’da sağlanmasından sonra Ukrayna toprakları fiilen Polonya’nın hakimiyetine girdi. Zaporojye Kazaklarının lideri Bogdan Hmelnitski Polonya yönetimine karşı ayaklandı ve 1651’de Rus Çarından yardım istedi.

Bu durum Rus Çarlığı ile Polonya arasında savaşa sebep oldu. Savaşın ardından Dinyeper Nehrinin doğusunda kalan topraklarla Kiev Rusların hakimiyetine girdi. Kırım’ın 1783’te Rus hakimiyetine girmesi üzerine Karadeniz kıyısında yeni yerleşim merkezleri kurulmaya başladı. On sekizinci asırda Polonya topraklarının paylaşılması üzerine Dinyeper’in batısındaki Ukrayna toprakları Rus hakimiyetine, Galiçya ise Avusturya hakimiyetine bırakıldı.

On dokuzuncu asırda Ukrayna’da milliyetçi hareketler yaygınlaşınca, Rus çarı bu hareketleri bastırmak için şiddetli tedbirlere başvurdu. Ukraynacayı kullanmayı sınırladı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu hakimiyeti altında yaşıyan Ukraynalılar ise daha rahattılar. Birinci Cihan Harbinin başladığı sırada Galiçya’da yaşıyan Ukraynalılar kendi kültür, siyasi ve dini kurumlarını geliştirmişlerdi. Rusya’da 1917 devriminden sonra Harkov’da Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhûriyeti kuruldu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun yıkılması üzerine Ukraynalılar 1918’de Galiçya’nın yönetim merkezi Lemberg’i ele geçirerek Batı Ukrayna Milli Cumhûriyetini kurdular.

Bu devlet 1919’da Ukrayna Milli Cumhûriyetiyle birleştiyse de 1919 Haziranında Ukrayna askeri Galiçya’dan çıkarıldı. Bukovina Romanya’nın, Macaristan toprakları içinde kalan eski Ukrayna şehirleriyse yeni kurulan Çekoslovakya’nın hakimiyetine girdi. Çeşitli devletler 1917-21 arasında Ukrayna’nın hakimiyetini ele geçirmek için çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Ukrayna 1924’te Sovyetler Birliğini meydana getiren 15 cumhûriyetten biri oldu. İkinci Dünya Harbine kadar Ukrayna hızla sanayileşti ve tarımda kollektifleştirme politikası uygulandı.

Bu harekete köylü büyük tepki gösterdi. Stalin döneminde bölgede baskılar arttırıldı ve Ukraynacanın kullanımı yasaklandı. Sadece Çekoslovakya’da yaşayan Ukraynalılar geniş siyasi ve kültürel haklara sahiptiler. Alman-Sovyet saldırmazlık Paktının 1939’da imzalanmasıyla Polonya’nın hakimiyeti altında bulunan Doğu Galiçya ve Batı Volniya toprakları Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhûriyetine bırakıldı. 1941 Haziranında Rusya’ya saldıran Almanlar kısa sürede Ukrayna’yı işgal ettiler.

Başlangıçta Ukraynalılardan destek gören Almanlar, daha sonraları gerilla direnişiyle karşılaştılar. Almanların savaş sonunda mağlup olmaları üzerine bütün Ukrayna toprakları Rusya’nın hakimiyeti altına girdi. 1989’da Rusya’da başlayan reformlar Ukrayna’da da köklü değişikliklere sebep oldu. İlk çok partili seçimler yapıldı. Ülke yeni bir siyasi ve ekonomik döneme girdi. Ukrayna 1991’de bağımsızlığını ilan etti ve aynı sene Bağımsız Devletler Topluluğunun kurucuları arasında yer aldı.

Fiziki Yapı Ülke toprakları, Doğu Avrupa Ovasının büyük bölümünü kaplar. Kuzeydoğusunda Orta Rusya Platosunun bir uzantısı yer alır. Karadeniz kıyıları boyunca uzanan Karadeniz düzlüğü, Kırım Yarımadasında Kuzey Kırım Düzlüğünü meydana getirir. Batıda yer alan Karpat Dağlarının uzunluğu 240 km’yi geçer. Karadeniz ile Azak Denizi arasında kalan Kırım Dağları birbirine paralel üç alçak sıradan meydana gelir. Bu sıralar arasında vadiler yer alır. Başlıca akarsuları Dinyester ve Dinyeper nehirleri olup, Azak-Karadeniz Havzasına doğru akar. Pripet Bataklıklarının bir bölümü ve bir içdeniz olan Azak Denizi ülke sınırları içinde kalır.

İklimi Ukrayna ılıman bir iklim kuşağında yer alır. Tabii Kaynaklar Madenler: Ukrayna; manganez cevheri bakımından dünyanın en zengin bölgelerindendir. Ayrıca önemli miktarda demir cevheri vardır. Nüfus ve Sosyal Hayat Ukrayna’nın nüfûsu 51.944.000 olup, nüfus yoğunluğu 86’dır. Nüfûsun % 72,7’si Ukraynalı, % 22’si Rus, % 5,3’ü diğer milletlerden meydana gelmektedir. Halkın % 67’si şehirlerde, % 33’ü köylerde yaşamaktadır. Başlıca şehirleri Sivastopol, Odessa, Harkov, Denetsk, Krivay Rog, Zaporojye’dir. Ukrayna’da 7-17 yaşları arasında eğitim mecbûri ve parasızdır.

Eğitim Ukraynaca yapılmaktadır. Ayrıca Rusça, Moldavya dili, Lehçe, Bulgarca, Macarca, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İngilizcenin kullanıldığı okullar da vardır. Ülkede 140’tan fazla yüksek öğretim kurumu ile Ukrayna Cumhûriyeti Bilimler Akademisine bağlı çok sayıda ilmi çalışmalar yapan kurum vardır. Ukrayna’da okuma yazma bilmeyen hiç yok gibidir. Ekonomi Ekonomi tarım ve sanayiye dayalıdır. Tarımda makina yaygın şekilde kullanılır. Ülke çapında yaklaşık sekiz bin kollektif çiftlik (Kolhoz) ile 1700 civarında devlet çiftliği (Sovhoz) vardır. Bu çiftliklerde et ve süt için büyükbaş hayvan beslenir. Ayrıca tahıl, sebze, patates ve şekerpancarı yetiştirilir.

Ukrayna’da çelik sanayii gelişmiştir. Ülkede ayrıca metalurji araçları, dizel lokomotifler, televizyon ve traktör üreten fabrikalar vardır. Sun’i gübre, sülfirik asit ve şeker fabrikaları ekonomide önemli yer tutar. Sanayi tesislerinde kullanılan enerjinin hemen tamamı fosil yakıtlarından elde edilir. Siyasi Hayat Ukrayna’da en yüksek yasama organı Yüksek Meclistir. Meclis üyeleri beş yılda bir yapılan seçimlerle belirlenir. Yüksek Meclis Devlet Başkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerini atar.

Umman tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Umman Arap Yarımadasının güneydoğu köşesinde bulunan bir devlet. Umman, kuzeydoğuda Umman Körfezi, güneyde Umman Denizi, güneybatıda Yemen Demokratik Halk Cumhûriyeti, batıda Suudi Arabistan, kuzeyde ve kuzeybatıda Birleşik Arap Emirlikleriyle çevrilidir.tatil yerleri olarak sicak bir ülke aolan umman da otel ve pansiyon hizmetlerinin yanı sira araç kırala mada vardır.

Târih On altıncı asır başlarında Portekiz, Maskat Limanını ve iç bölgenin önemli bir kısmını ele geçirdi. On yedinci yüzyılda bunların tesiri gittikçe azaldı. Ummanlılar yavaş yavaş İran Körfezindeki ve Doğu Afrika kıyısı yakınındaki deniz ticâret yollarını kontrol altına aldılar. Bir ara Sokotra, Zengibar ve Doğu Afrika topraklarının bir kısmı Umman Devletine bağlandı. On dokuzuncu yüzyılda Umman, İngiltere ileİkinci Dünyâ Savaşından sonra da devam eden özel bir dostluk kurdu. 1958’de Belucistan’ın Mekran kıyısındaki Guadar Limanı ve yakınındaki topraklar Pakistan’a verildi.

İngiltere 1967’deKuria ve Muria adalarını Umman’a geri verdi. 23 Temmuz 1970’te Sultan Said bin Teymur, oğlu Kabus tarafından tahttan indirildi. Yeni sultan, o zamana kadar Maskat ve Umman olan ülkenin ismini Umman Sultanlığı olarak değiştirdi. Yemen Halk Cumhûriyeti ve Kızıl Çin tarafından desteklenen Güney Dofar’daki solcu gerillalarla Aralık 1975’te bozguna uğratıncaya kadar savaştı. ABD ile ekonomik ve askerî yardım anlaşmaları sonucunda, ABD kuvvetleri 1980’de Hint Okyanusu civârında deniz ve hava üsleri elde etme imkânını buldu. Kabus bin Said yönetimi İran-Irak Savaşı boyunca ve Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında tarafsız kaldı.

Fizikî Yapı Umman’ın büyük bölümü kıraç tepeler ve ovalar, kumlu düzlükler ve çöllerle kaplıdır. Umman Körfezinin geri bölgesinde kalan topraklar dağlık olup, ülkenin en yüksek noktası (3017 m) olan Akdar Dağı buradadır. Ülkenin en verimli kısımları Maskat’ın kuzeybatısındaki Batinah Ovası ve Güney Dofar eyâletinde dağlarla deniz arasında kalan hilâl şeklindeki toprak parçasıdır.

Kuzeyde meşhur Rubülhâli Çölü yer alır. Ülke kıyılarının toplam uzunluğu 1600 km civârındadır. İklimi Umman dünyânın en sıcak ülkelerinden birisidir. Sıcaklıklar ekseriya 54°C’ye kadar ulaşır. Yıllık yağış ortalaması 76 mm ile 101 mm arasında değişmekte olup, Batinah Ovası bundan müstesnâdır. Rubûlhâli Çölüne hemen hemen hiç yağmur düşmez.

Tabiî Kaynaklar Ülkenin büyük bölümü çöller ve steplerle kaplıdır. Ülkenin tek yeraltı zenginliği petroldür. Nüfus ve Sosyal Hayat Umman nüfûsu 1.650.000 olup, kilometrekareye 4-5 kişi düşer. Ülkenin en büyük nüfus merkezi 50.000 nüfuslu başşehir Maskat’tır. Nüfûsun % 89’u Araplardan, % 4’ü Belucîlerden, % 3’ü İranlılardan, % 2’si Afrikalılardan müteşekkildir. Nüfûsun büyük çoğunluğu Hâricîlerden Abdullah bin İbâd’ın kurduğu ve sapık bir yol olan İbâdiyye fırkasındandır.

Resmî dil Arapça olup, halkın büyük çoğunluğu bu dili konuşur, okuma-yazma bilenler nüfûsun % 20’sini teşkil eder. Siyâsî Hayat Umman, sultan tarafından yönetilen bir ülke olup, idâri yönden bir eyâlete ve çok sayıda kazalara ayrılmıştır. Sultan, devlet işlerini kendinin seçtiği bir kabineyle yürütür. Çeşitli meslek kesimlerini ve bölgeleri temsil etmek üzere Sultan tarafından tâyin edilen 55 üyeli bir Danışma Meclisi de mevcuttur. Ülkenin yazılı bir anayasası yoktur.

Umman 1971’den beri Birleşmiş Milletlere üyedir. Ekonomi Umman ekonomisi esas îtibâriyle petrole dayanmakta olup, petrol, ihrâcâtın % 95’ini teşkil eder. Petrolün üçte biri Japonya’ya kalanın büyük çoğunluğu Avrupa’ya ihrâç edilir. Önemli sayılabilecek bir sanâyii olmadığından, diğer ihraç malları tarım ürünlerinden ibârettir. Hurma, misket limonu, nar bunların başta gelenleridir. Başlıca ithâl malları pirinç, buğday, un, süt, araç ve araç parçaları, elektrikli eşyâlar ve yapı malzemeleridir. Umman en çok İngiltere, Hindistan ve Körfez ülkeleri ile ticâret yapar. Ulaşım: Ülkede ulaşım kara, deniz ve hava yoluyla sağlanır. Karayolları ağı bütün yerleşim merkezlerini birbirine balar. Karayollarının uzunluğu 27.438 km’dir. Maskat ve Salale’de modern liman ve havaalanları vardır.

Ürdün tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Ürdün Başkenti Amman olan ülkenin yüzölçümü 92.300 km2, nüfusu 5,153,378, resmi dili Arapça, dini İslam ve para birimi Dinar'dır. Ürdün batıda İsrail, kuzeyde Suriye, kuzeydoğuda Irak ve güneydoğuda Suudi Arabistan ile çevrilidir.Harika bir tatil cenneti olan ürdünde otel ve pansiyon hizmetlerinin yanısira rent acar v araç kiralamada adresler mevcut olup iyi tatil geçirmeniz dileğiyle saygılar sunarım.

Tarihi Ürdün’ün tarihi çok eski devirlere dayanır. Bölgede kurulan ilk devletler arasında Gilead, Amman, Moab ve Edom yer alır. M.Ö. 13. asırda bölgeye İsrailoğulları hakim oldu. Bu hakimiyete M.Ö. 721’de Asurlular tarafından son verildi. Asur egemenliği Medlerin M.Ö. 612’de devleti yıkmasıyla sona erdi. M.Ö. 587’de bölge Babil hakimiyeti altına girdi. M.Ö. 332’de Büyük İskender bölgeyi ele geçirdi. Daha sonra bölge sırasıyla Ptolemaios ve Selevkosların hakimiyeti altına girdi. M.Ö. 64-63 yılları arasında ise Romalılar bölgeyi ele geçirdi. Roma’nın ikiye ayrılmasından sonra bölge Bizansın elinde kaldı. Bugünkü Ürdün toprakları hazret-i Ömer zamanında Müslümanlar tarafından fethedildi ve halkın çoğu İslam dinine girdi. Sırasıyla Emevi, Abbasi, Selçuklu, Eyyûbi ve Memlûk hakimiyetine girdi.

Ürdün, Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520) zamanında Osmanlı Devletinin bir parçası oldu (1516). Birinci Cihan Harbi sonunda, 400 seneden beri Osmanlı adaleti altında yaşayan Ürdün, 1920’de İngiltere’nin manda yönetimi altına girdi. 1921’deEmir Şerif Abdullah, Ürdün Nehrinin doğu tarafındaki topraklarda yarı bağımsız bir emirlik kurdu. Bu topraklar Filistin’in üçte ikisini ihtiva ediyordu. İngiltere 1946’daLondra Antlaşması kararları gereğince Ürdün’ün bağımsızlığını tanıdı. Siyonistler ve Araplar o zamanlar İngiliz mandası altında olan Filistin üzerinde hak iddia ediyorlardı. İngiltere, Filistin’i paylaştırma planını BM’ye götürdü. Plan Arap Devletleri ve Filistinliler tarafından reddedildi. Mayıs 1948’de manda rejimi sona erdiğinde, Ürdün ordusu İsrail Devletiyle Arap devletleri arasındaki savaşta Filistinlilerin yardımına geldi.

Ürdün, Kudüs şehrini ve Ürdün Nehrinin batı tarafındaki toprakları işgal etti. Melik Abdullah, işgal edilmiş toprakları 1950’de Emirliğine resmen ilhak etti. Fakat 20 Temmuz 1951’de EmirAbdullah Kudüs’te İngilizlerin kiralık katilleri tarafından şehit edildi. Yerine oğlu Talal geçti. Fakat Talal hasta olduğundan tahtını ve tacını oğlu Hüseyin’e terk etti. Emir Hüseyin Mayıs 1953’te göreve başladı. Ürdün, 1967 Arap-İsrail Harbinde, 1948’de kazandığı toprakların hepsini kaybetti. 6000 kişi kayıp verdi. Savaşın sonunda Ürdün ekonomisi çöküntüye girdi. Bu arada 1964’te kurulan Filistin Kurtuluş Teşkilatı (FKT), İsrail’e karşı yaptığı operasyonlarda Ürdün’ü ana üs seçmişti ve devlet içinde devlet olma tehlikesi gösteriyordu. FKT’nin İsrail’e yaptığı saldırılar, İsrail’in Ürdün’ü büyük zararlara sokan misillemeler yapmasına sebep oldu. 1971’de Emir Hüseyin Arap ülkelerinin kınamalarına rağmen FKT’nı ülkeden çıkardı.

Ürdün 1973-1974 Arap-İsrail Harbine katılmadı. Fakat 1978’de Mısır-İsrail Kamp David Antlaşmasını red etmede Arap ülkelerinin çoğuyla birleşti. Ürdün Mart 1979’da Mısır ile diplomatik ilişkileri kesen ilk Arap ülkesi oldu. Bu politikasını 1984’ten sonra değiştirdi. 1980’de başlayan İran-Irak Harbi sırasında Ürdün, Irak’ın başlıca silah kaynağı oldu. 1989’da Irak’ın Kuveyt’i işgaline karşı çıkan Ürdün, Amerika’nın Irak’a karşı harekette bulunması üzerine Irak’ı destekledi. Fiziki Yapı Ürdün toprakları esas itibariyle yüksek bir çöl ve dik bir yayladan meydana gelir. Arazinin büyük bölümünün deniz seviyesinden yüksekliği 600 ila 900 m arasında değişmekte olup, bazı yerlerde 1500 m’yi aşar. Ülke, Büyük Arabistan Yaylasının bir uzantısı durumundadır.

Ürdün az da olsa Kızıldeniz’deki Akabe Körfezinde 25 km’lik bir kıyıya sahiptir. Ülkenin batı kısmını kuzeyden güneye doğru Ürdün Nehri Vadisi, Lut Gölü ve Vadi-al-Araba kesmekte olup, bu uzantı boyunca Ürdün toprakları deniz seviyesinden aşağıdadır. Vadinin genişliği 16 ila 23 km arasında değişir ve kenarlarında dik uçurumlara yaslanır. Ürdün Nehrine ve Lut Gölüne birçok küçük nehir dökülmekte olup, bunların çoğu yazın kurumaktadır. Şimdi İsrail’in işgali altında bulunan Ürdün Nehrinin batısındaki topraklar verimli olup, doğu tarafa nazaran daha alçaktır. Nehrin doğusundaki toprakların beşte dördü çöl halindedir. Suriye sınırına yakın yerlerin büyük bölümü püskürmüş lavlarla kaplıdır. İklim Ürdün’de Akdeniz iklimine benzer bir iklim hüküm sürer.

Kışlar yağışlı ve serindir. Bilhassa yüksek yerler alçaklara göre daha soğuktur. Diğer mevsimlerde ise alçaklara göre daha aşırı bir sıcaklık ve kuraklık görülür. Ürdün Vadisinde sıcaklıklar yazın 49°C’ye kadar yükselir. Vadinin doğu tarafındaki ovalarda yıllık yağış ortalaması 200 mm civarındadır. Ülkenin batı kısmında yağış miktarı yılda 380 ila 640 mm arasındadır. Lut Gölü yakınlarında yağış oldukça az olup, yılda 127 mm civarındadır. Tabii Kaynaklar Ürdün’de kayda değer bir bitki örtüsü olmayıp, büyük bölümü çöllerle kaplıdır. Ülkenin en önemli yeraltı zenginlikleri fosfat ve potasdır. En büyük fosfat yatakları Vadiel-Hasa ve Amman’ın hemen kuzeydoğusundadır. Lut Gölündeki potas kaynakları dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Bunlardan başka Akabe yakınlarında ticari kıymete sahip bakır yatakları bulunmuştur.

Nüfus ve Sosyal Hayat 3.700.000 nüfuslu Ürdün halkının % 62’si şehirlerde, % 35’i köylerde, % 3’ü göçebe olarak yaşar. Ülkenin en büyük şehirleri 1.500.000 nüfuslu başşehir Amman ve 634.200 nüfuslu İrbid’dir. Sürekli olarak şehirlere göç vardır. Hükümet bunu önleme çareleri aramakta olup, köylülere ve bedevilere daha büyük hizmetler götürmekte ve daha büyük ekonomik imkanlar tanımaktadır. Ürdünlülerin büyük çoğunluğu Arap’tır. Ürdün Nehrinin batı tarafına yerleşen İsraillilerden sonra, en büyük azınlık grubu 250.000 civarındaki Çerkez ve Çeçenlerdir. Bunlar 19. yüzyılda Rusya’nınKafkasya’yı işgali üzerine Osmanlılar tarafından Ürdün’e yerleştirilen Kafkasyahlar olup, Ürdün’ün ekonomik ve sosyal hayatında önemli bir rol oynamaktadırlar. Diğer azınlık gruplarıÜrdün Nehrinin batısında yaşayan Asuriler ve Ermenilerdir. Ülkede ayrıca az sayıda Kürt, Türk, İranlı ve Yahûdi vardır.

Etnik azınlıklar Ürdün halkına intibak etmiş olup, büyük çoğunluğu Arapça konuşmakta veya kendi dilinden başka Arapçayı da bilmektedir. İslamiyet devletin resmi dinidir. Müslümanlar nüfûsun % 93’ünü, Hıristiyanlar % 5’ini teşkil ederler. Nüfûsun geri kalanı Bahai, Yahûdi ve Dürzidir. Ürdün halkının % 58’i okuma-yazma bilmektedir. Yüksek tahsil kuruluşları 1962’deAmman’da kurulan Ürdün Üniversitesi ve 1976’da İrbid’de kurulan Yermuk Üniversitesidir. Ayrıca Mute Üniversitesi ve 1993 kurulan Âlibeyt Üniversitesi çeşitli özel üniversiteler de vardır. Siyasi Hayat Ürdün emirlikle yönetilen bir ülkedir. Emirler Ürdün’ün ilk emiri Abdullah bin Hüseyin tarafından kurulan Haşimi hanedanındandır.

Kanunları koyan Millet Meclisi, 30 üyeli bir senato ve 60 üyeli Temsilciler Meclisinden meydana gelmektedir. Senato üyeleri Emir tarafından dört yıl süreyle tayin edilir. Temsilciler Meclisi Üyeleri de dört yıl süreyle görev yapmakta olup, seçimle işbaşına gelirler. Ürdün, üçü Ürdün Nehrinin batı tarafında, beşi doğu tarafında olmak üzere sekiz vilayete ayrılmıştır. Ürdün 1955’ten itibaren Birleşmiş Milletlere üyedir. Ekonomi Ürdün ekonomisi büyük ölçüde dış yardıma bağlı durumdadır. Günümüzde bu yardım, petrol üreten Arap ülkelerinden gelmektedir. Ekonominin önceden beri belkemiği olan tarım, İsrail’in verimli topraklarının üçte birini işgal etmesiyle, büyük ölçüde etkilenmiştir.

Tarım gayri milli hasılanın % 7 ila 8’ini sağlamaktadır. Ürdün, gıda maddelerinde kendi kendine yeterli durumda değildir. Fakat sulanan topraklarda değeri yüksek ihraç bitkileri yetiştirerek ithal ürünlerinin maliyetini dengelemeye çalışmaktadır. Sulanan topraklarda ve meyve bahçelerinde domates, turunçgiller, muz, incir, üzüm, ceviz gibi birçok bitik ve meyve yetiştirilmektedir. Kuru tarım yapılan yerlerde özellikle buğday ve arpa olmak üzere tahıllar ve zeytin yetiştirilir. Ülkenin belli başlı hayvanları koyun, keçi ve devedir. Enerji ve su sıkıntısı ekonomik gelişmeyi sınırlamaktadır.

Tekstil, çimento ve gıda sanayileri gelişmiş durumdadır. Turizm ülkeye en fazla döviz sağlayan gelir kaynağı olup, gayri milli hasılanın % 16’sını teşkil eder. Turistlerin aşağı yukarı % 80’i Ortadoğu’dan gelmektedir. Ürdün büyük ölçüde dış ticaret açığı vermektedir. Ülke en çok Suudi Arabistan’la ticaret yapmaktadır. Tarım ürünleri ve fosfat; Ortadoğu, Hindistan ve Japonya’ya ihraç edilir. Ana malzemeler ve tüketim maddeleri Birleşik Almanya, İtalya ve Japonya’dan ithal edilir. Ürdün karayolları 6500 km. uzunluğunda olup, bunun 4745 km’si asfalttır. Hicaz demiryolu yeniden inşa edilmiştir. Suriye demiryollarına bağlanan ana hatla irtibatlanmak için, fosfat madenlerine ve Akabe’ye kadar uzatılmıştır. Akabe’de tamamen modern ve gelişmekte olan bir liman vardır. Amman, Akabe ve Zizya’da uluslararası havaalanları vardır.

Urfa tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulardan Urfa bölgesinin tarihi Yontmataş Devrine kadar uzadığı tespit edilmiştir.Tarih boyunca çeşidli uygarlıklara sahne olan Urfa`ya Araplar Urhai ve El-Ruha,Selevkoslar Edessa adını vermişlerdir. M.Ö II. yıllarında Hitit tabletlerinde Ursu, Asur tabletlerinde Ruhua olarak geçen bölge Türklerin burayı elegeçirmeyle Urfa biçimine dönüştürülmüştür.Urfa Halkının Kurtuluş Savaşında göster diği kahramanlıklar göz önüne alınarak 1984 yılında ilin adı Şanlıurfa olarak değiştirilmiştir

İSLAMİYET ÖNCESİ URFA

Urfa bölgesi İÖ. 2000 yıllarında Hurri-Mitanni devletini kuran Hurri lerin elinde bulunuyordu. Bunlar Asur`ların egemenlikleri altına alınmış lardı.Anadolu`da ilk siyasi birliğini kuran Hititler bu bölgeye kadar uzana madılar. Zamanla eski Babil devleti, Asurlular buraya kadar yayıldılar. Urfa İÖ. 7 yy İranlı Medler tarafından zaptedildi ve İÖ. 13 yy kadar Medlerin elinde kaldı.Bu yıllarda Makedonya imparatoru Büyük İskender bütün Anadolu ve İran`ı aldı. Bu arada Urfa bölgeside Makedonyalılara geçti. İskenderin ölümünden sonra burada İskenderin generallerinden Selevkos`un kurduğu egemenlik sürdü.Selevkos kurduğu bu şehre Makedonyanın başkenti olan Edessa`nın adı verdi. Roma imparatorluğu buralara ulaşmadan önce bölge Osroene krallığı nınelindeydi.Önceleri Roma himayesinde olan

Urfa imparator Caracalla dönemindeİS. 216 yılında Roma imparatorluğu topraklarına katıldı. Sasaniler`in kralı I. Sapur tarafından 260 yılında kuşatıldıysa da zapt edilemedi. Urfa cevresinde ki manastır ve kiliseleri 396 yılında Hunlar 506 yılındada Gotlar yağma etti. Roma imparatorluğu 395 yılında Doğu ve Batı diye ikiye ayrıldığı zaman Urfa Doğu Roma (Bizans)`ın payına düşmüstü. Bizans kralları şehri büyük ölçüde onardılar.Hamamlar, hastaneler ve stadyumlar yaptılar.Müslüman lığın doğuşdan kısa bir süre sonra 639 yılında İyaz Bin Ganem kumutanlı ğındaki Araplar şehri savaşmadan ele geçirdiler.Birkaçdefa şehre saldıran Bizanslılar 1030-1087 tarihleri arasında Urfa`ya egemen oldular. 1087 yılından sonra Selçuklu Türkleri Urfa ve çevresini aldılar. urfa Urfa kent merkezinin altında bugünkü Balıklıgöl'ün kuzeyinde 1997 yılında Dr. Bahattin Çelik tarafından yapılan bir keşif sonucu, Urfa kent merkezi tarihinin MÖ. 9500'e Çanak-Çömleksiz Neolitik Döneme kadar uzandığı görülmüştür.

Bu bilinen 11.500 yıllık tarihi süreçte Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Bizans gibi uygarlıkların egemenlikleri altında yaşayan Urfa, 1094 yılında Selçuklu Topraklarına katılmıştır. 1098'de Haçlı Kontluğu idaresine girmiştir. Eyyubi, Memluk, Türkmen aşiretleri, Timur devleti, Akkoyunlular, Dulkadirbeyliği, Safevilerden sonra, 1516'da Osmanlı sınırları içine katılmıştır. Önce Diyarbakır Eyaleti içinde yer alan Urfa, 1876'da Halep vilayetine bağlanmış, 1916'da bağımsız bir sancak olmuştur. 1919 yılında önce İngilizlerin, daha sonrada Fransızların işgaline uğramış, 11 Nisan 1920'de İşgalden kurtarılmıştır.

Cumhuriyet sonrasında 1924'de il durumuna getirilmiştir Kentin bilinen en eski ismi Edessa'dır. Urfa isminin Vurhai, Orhai, Ruhua vb. isimlerden geldiği söylense de bunlardan hiçbiri kesinlik kazanmamıştır. Kentin adı, Ulusal kurtuluş savaşında halkın göstermiş olduğu kahramanlıktan ötürü, 1984 yılında çıkartılan bir yasa ile “Şanlı” unvanını almış ve Şanlıurfa olarak değiştirilmiştir. Kent, köklü bir kültür mirasına sahiptir. Üzerinde, ilk İslam Üniversitesinin kurulduğu Harran Urfanın bir ilçesi olup; Dünya Kültür Mirası'na dâhil edilmesi düşünülmektedir. Evleri, Sokakları, Çarşıları, Hanları, Hamamları, Çeşmeleri, Köprüleri, Camileri, Kale Ve Surları ile Şanlıurfa “Müze Kent” görünümündedir. Sabilik dahil, tek tanrılı dinlere mensup insanlar ile Hz. İbrahim, Hz. Eyyüp, Hz. İlyas ve Hz. Yakup gibi peygamberlerin yaşadığı, kent “Peygamberler Şehri” olarak anılmaktadır.

Ressamları, ses ve saz sanatçıları, şair- yazarları, el sanatları, halkoyunları, mutfağı vb. değerleri, kentin kültür zenginliğini göstermesi açısından önemlidir. Kente egemen olan toplulukların birçoğunun tarih boyunca bırakmış oldukları derin izler, bugün Eski Kent Dokusunda ve müzedeki eserlerde, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi veya bir başka yerde görülebilir. Bugün GAP ile ekonomik, sosyal, kültürel alanda hızlı bir değişim ve kalkınma sürecinde olan kentin yüksek bir kültür-turizm potansiyeli mevcuttur. Şanlıurfa'nın Dini, Arkeolojik, Folklorik ve diğer kültür değerlerinden bazıları yitip gitse de, pek çoğu yaşamak için direnmektedir. Bu zengin kültür birikiminin; belgeleme, araştırma ve koruma planlarıyla değerlendirilmesi sadece ulusal değil, dünya kültür mirası açısından da son derece önemlidir.

OSMANLI DÖNEMİNDE URFA 

Haçlı seferleri sırasında Hıristiyanlar 1098 yılında Urfa`yı alıp Edessa Kontluğunu kurdular.Urfa bu dönemde yakılıp yıkıldı.1144`te Musul hükümdarı İmadeddin Zengi şehri zaptetti.Urfa 1182`de Selahattin Eyyüpi tarafından alındı.1244`te Moğollar Urfa`yı yağma etti. Şehir 1393`te Timur ordularına Teslim oldu. Urfa 1516 yılında Yavuz Sultan Selim`in padişahlığı döneminde Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı ve Rakka eyaletine merkez oldu.19 yy. ikinci yarısında vilayetler kurulunca Halep Vilayetine bağlı bir sancağa merkez yapıldı.Osmanlı imparatorluğu`nun gerileme dönemlerinde Urfa ve çevresi alabildiğinde başıboşluklar yaratılmış,çöl kanunları ile yönetil meye başlanmıştı.

Burada yaşayan insanlar bu tür eşkiyalıklara son vermek için Milli Aşireti öncülüğünde birleştiler.Bu aşiretler Urfa ve bölgesinde ki soygunculara karşı hayvan ve topraklarını koruma yoluna gitmişlerdir. 1890 yılına kadar devam eden bu yaşam biçimi ,Sultan II. Abdülhamit`in tahta geçmesiyle birlikte yeni bölgede yeni oluşumlara gidildi.Sultan II. Abülhamit Viranşehir`de Hamidiye Alaylarını kurarak Urfa ve bölgesinin güvenliğini Milli Aşireti Reisi İbrahim Paşa`ya bıraktı. IV. Ordu kumutanı Maraşel Zeki Paşa , Sultan II.Abdülhamit ve Aşiret reislerleri arasında yapı lan anlaşmalarla Hamidiye Alaylarının Kuruluş nedenleri belirlendi. Hamidiye Alaylarının Kuruluş Nedenleri: -Merkezi otoriteyi tesis etmek, -Doğu Anadoluda devletin etkin olabileceği yeni bir sosyo-politik denge kurmak -Aşiretlerden askeri güç olarak faydalanmak, -Ermenilerin faaliyetlerine engel olmak ve müslüman halkla Ermeniler arasında güç dengesini temin etmek, -Rusların saldırısından ve ingiliz politikasından,Doğu Anadolu yu korumak, -Pan-İslamizm politikasını yaymak ve yürütmek

KURTULUŞ SAVAŞINDA URFA 

Birinci Dünya savaşından sonra 7 Mart 1918 İngilizler Urfa`yı işgal etti. Bir süre sonra yerlerini Fransız kuvetlerine bıraktılar.10 Ağustos 1920 ìmzalanan Sevr Anlaşması`na göre Urfa Fransa`nın yönetimi aldına giren Suriye`ye verildi.Fakat bu karar uygulanmadan Urfa`lılar 9 Şubat 1920`de Fransızlara karşı ayaklandılar.Fransızlar önceleri Türkiye`den kaçmak zorunda kalan Ermenileri yanlarında getirderek onlara soygunlar cinayetler işleterek yerli halkın bölgeden kaçmalarını sağlamaya çalışıyorlardı.Mustafa Kemal, dağınık vur kaç taktiki ile çalışan çeteleri bir birlik aldına toplamak için Ali Saip Ursavaşı Jandarma komutanı olarak Viranşehir`e gönderdi.Ali Saip Milli Aşireti reisi İbrahim Paşa`nın desteğini de alarak bölgede büyük bir milis kurmayı başardı.Bölgede ki tüm aşiretlerin katıldığı bu milis örgütü Fransızlar için tehlike olmaya başladı.1920 yılının başlarında Fransız kumutanlığına bir ultimatom verdiler ve belirli bir tarih içinde bölgeyi terk etmeleri istendi.

İstekleri yerine getirlmeyince 9 Şubat 1920`de Viranşehir`den Milli Aşireti, Suruç`tan Anze aşireti aynı anda Urfa`ya dogru hareket ettiler. Yapılan kanlı çarpışmalar sonucu Fransızlar 10 Nisan 1920 de Urfa`dan kaçmaya başladılar.11 Nisan 1920`de Urfa Düşmanlardan tamamen temizlendi.Urfa, tarihi geçmişi 9 bin yıl öncesine dayanan, hz. ibrahim'in doğduğu, hz. eyyüb'ün yaşadığı, hz. isa tarafından kutsanan kent adeta bir müze şehir görünümündedir. harran'ı gezerken 4000 yıl öncesinin soluğu hissedilir.

Urfa iklimi karasal iklim özelliği gösterir. yazları çok sıcak ve kurak; kışları bol yağışlı ve nispeten ılıman geçmektedir.Haşimiye meydanı yakınındaki gümrük hanı, osmanlı padişahı kanuni sultan süleyman zamanında 1562 yılında behram paşa tarafından yaptırılmıştır. avlusundan halil-ür rahman suyu geçmektedir. iki katlı bu hanın üst katındaki odalarda terziler çalışmakta, avlusunda çayhaneler bulunmaktadır. şanlıurfa'nın osmanlı döneminden kalma iş hanları ve çarşılarından oluşan eski ticaret merkezi gümrük hanı civarında yoğunluk göstermektedir.Dünyada soyu tükenmekte olan ve türkiye'de yalnızca birecik'te yaşayan kelaynaklar .

24 Temmuz 2017 Pazartesi

Yunanistan tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Yunanistan Hakkında Bilgiler

Yunanistan yolculuğu ve Yunan adalar, Yunanistan yolculuğu, rehberlik eder;Kocaman, Yunanistan tatillerinde önemsiz sayar. Yunanistan’ın bir büyük-ölçek tur hizmetinin, gezdiği gibi ve Yunanistan tatillerinin olduğu gibi, biz, sana en yüksek bedeller ve en iyi hizmeti teklif edebiliriz. Senin, planın olduğu andan itibaren, senin seçeneğinin önemsiz sayılan Yunanistan turu, lütfen senin tatilini ayırması için bizim tur hizmetimizi çağırır, ve bizim en iyi hizmetimizle para hariç!

Yunanistan Tarihi
Bugün doğru-yolculukla senin karşılanabilir Yunanistan turunu ayırın bizim tur hizmetimize bakarsın, bir kara tur paketi veya Yunan ada, gezdiği için, bizim kuyumuz, personelin, senin için en iyi çözümü bulacak olduğunu eğitti.

Biz, hepinize bunda ayrıntıları vermeyi deneriz, Yunanistan ve onun büyük şehir Atinası, gerçekten harika yerlerdir senin oturman için senin seçeneğinin yerini sağlayan internet üzerinde rezervasyona seçmekte sana yardım eder, ve bilgi, bakar, Yunanistan turu olduğu için. Yunanistan, güney Avrupa’da yerleştirilir. Yunanistan ve Yunan adalar, Avrupa’nın favori varış yerlerinin biridir.

Yunanistan'da Kesinlikle Görülmesi Gereken Yerler
Yunanistan'da görülmesi gereken yerleri sıralamak oldukca kolay ve saymakla bitmez aslında. Öte yandan bu yerlerden 5 tanesini şeçmek de bir o kadar zor. Bu yüzden işin kolayına kaçıp Yunanistan'ı ilk kez ziyaret edecek olanlara en popüler yerlerden bize göre kesinlikle ziyaret edilmesi gerekenleri sizler için derledik.

Atina Akropolis
Yunanistan'ın hatta batı medeniyetinin sembolü Akropolis arkeoloji kompleksi görülmeden kimse Yunanistan'ı gördüm diyemez. Herkesin Yunanistan denince aklında canlanan antik tepe Akropolis her yıl milyonlarca turistin akın ettiği Yunanistan'ın en popüler cazibe merkezidir. Yunanistan'da görülmesi gereken yerlerin başında gelen Akropolis'le ilgili daha fazla bilgi ve resimler için Akropolis sayfasını ziyaret etmelisiniz. Öte yandan Akropolis'e giriş saatleri, açık-kapalı olduğu günler ve giriş ücreti gibi pratik bilgiler için Akropolis Bilgi sayfasını ziyaret etmelisiniz. Hazır Akropolis'e gitmişken hemen yakınlardaki Akropolis Müzesini de ziyaret etmeyi unutmayın.

Hanya
Yunanistan'da görülmesi gereken yerler arasında ikinci sırayı Girit'in en güzel kenti Hanya'ya verdik. Hanya kenti türk mahallesi Splantzia, Topanas semti ve Hanya tarihi Venedik limanı ile Yunanistan'da görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. Hanya'ya Atinadan havayoluyla doğrudan Hanya Havalimanına ya da Atina Pire (Piraeous) limanından Hanya Suda limanına feribotla gitmek mümkündür.

Feribot seferleri kış aylarında haftanın 4 günü yaz aylarında ise hergün gündüz ve gece olmak üzere iki kez bulunmaktadır. Ayrıca İstanbul'dan Girit'in Kandiye kentine Aegean havayollarının direk seferleri bulunmaktadır. Hanya ile ilgili daha fazla bilgi ve resimler için aşağıdaki sayfaları ziyaret edebilirsiniz.

Santorini
Santorini adası Yunan adaları denince bir çok kişinin aklına gelen ilk adadır. Yaklaşık 20 bin nüfusa sahip olan adanın yaz aylarında nüfusu oldukca artmaktadır. Her yıl yaklaşık yarım milyon turist adayı ziyaret etmektedir. Adaya olan yoğun taleb ve adanın doğal turist kapasitesi neticesinde Yunanistan'ın turistler için en pahalı adalarından biri olmaktadır.

Santorini adası Antik Girit Minoan medeniyetinin ilk yayıldığı yerlerden biri ayrıca Minoan medeniyetinin yok olmasına yol açan volkanın bulunduğu adadır. Santorini'ye Girit'ten ve Atina'dan deniz yoluyla ya da hava yoluyla farklı noktalardan ulaşım mevcuttur.

Knosos - Kandiye
Yunanistan'da kesinlikle görülmesi gereken yerlerden bir diğeri de Minoan Medeniyetine ait kalıntıların sergilendiği açık hava Knossos kompleksidir. Knossos Avrupa'nın en eski kentidir. Knossos Girit'in Kandiye şehrinde yer almaktadır.

Rodos
Rodos'la ilgili fazla söze gerek yok Yunanistan'da kesinlikle görülmesi gereken yerlerde ilk beşte yer almaktadır. Türkiye'ye oldukca yakın bir konumda bulunan Rodos adası özellikle tarihi yapıları ve sokakları ile oldukca özel bir yerdir.

Yunanistan'daki En İyi 10 Plaj

1. Süper Cennet Plajı, Mikonos: Mikonos’un plajları kristal suları ve altın rengi kumu sayesinde, pek tabi çok yıldızlı hizmeti ve kusursuz organizasyonundan söz etmeye gerek bile yok, Ege’de en iyi olarak ün kazandı. İsmine en uygun mükemmelliklerden biri, Süper Cennet, yarı saydam turkuaz suyuyla geniş plajlı koydur. Dalın ve yüzeye çıkmadan gözlerinizi açın, bir kerede neden Yunanistan’ın en güzeli olarak değerlendirildiğini anlayacaksınız.

2. Lalaria Plajı, Skiathos: Lalaria’nın büyüsünü yakalamaya hangi kelimeleri gücü yeter ki? Adanın ticari markası, sık sık en çekici plaj ünvanını kazanıp ve ününü dünya çapında duyurmuştur. Zümrüt suyu ve dimdik yükselen kayaların altındaki pürüzsüz beyaz çakıl taşları, yakından görmek için sabırsızlanan istekli ziyaretçilerle dolu düzinelerce günlük tekneyi cezbediyor.

3. Sarakiniko Plajı, Milos: Rüzgar ve dalgalarca ilgi çekici şekillere dönüşmüş tebeşir kadar yumuşak süt beyazı kayalar. Kıyıdan uzaklaştıkça mavinin her tonuna dönen yeşil sulu derin bir körfez. Psychedelic.

4. Kolymbithres Plajı, Paros: Noussa koyuna sıkışmış bu ünlü plajın muhteşem mavi-yeşil suyu ve çeşitli boyutlarda enfes altın koylu hayali görünüşlere ait şekillere dönüşen pürüzsüz grimsi kayaları vardır.

5. Shipwreck Koy (Navagio) Plajı, Zakynthos: Panayiotis denen eski bir teknenin Zakynthos’u dünyaca ünlü kılan binlerce anlık fotoğrafın ve videonun yıldızı olacağını kim tahmin edebilirdi ki? Karaya oturduğu plaj dimdik beyaz kayalarıyla, turkuaz suyu ve beyaz kumuyla büyülü bir ortam oluşturmaktadır. Bu inanılmaz temiz suyuna dalmaktan kesinlikle kendinizi alıkoyamayacaksınız.

6. Myrtos Plajı, Kefalonya: Assos ve Argostoli arasındaki bu inanılmaz plaj tam anlamıyla nefes kesicidir. Adada tartışmasız en ünlü olan plaj, Yunanistan’ın herhangi bir ilk on listesinde olmazsa olmazdır. Beyaz kum, ince çakıllar, inanılmayacak kadar yüksek uçurumların dibinde masmavi sular - bir kere gördüğünüzde bir daha unutamazsınız.

7. Kanal D'Amour Plajı, Korfu: Sidari ve Peroulades arasındaki bu sürreal ortama inanabilmek için görmek gerekir: beyaz, oyulmuş kayalar, mağaralar, küçük plajlar, mavi-yeşil su. Olağan dışı oluşumlar arasında, Canal d'Amour ön plana çıkıyor. Kim bu kayanın dar açıklığında yüzerse diğer tarafta aşkı bulacaktır derler.

8. Porto Katsiki Plajı, Lefkas: Gün batımıyla turuncuya dönen muazzam beyaz kayalıkların dibindeki bu plaj tüm Akdeniz’de en iyi altı plajdan biri seçildi.

9. Balos Plajı, Girit: Akdeniz’de en iyilerden biri olarak değerlendirilen Yunanistan’daki diğer bir en egzotik plaj olan Balos Kissamo yakınında batı Girit boyunca uzanır. Burada toprak pembe ve beyaz olarak parıldar, Venedik kalesiyle Gramvousa adacığı manzaraya masalsı bir not eklerken su, mavi ve yeşilin en büyüleyici tonlarını bir araya getirir.

10. Voidokoilia Plajı, Mora: Messinia’daki bu plajın fotoğrafları aşırı hızlı bir şekilde yayıldı. Enfes mavi-yeşil suyu çevreleyen bu beyaz kum sanki teknik ressamın elinden çıkmış gibi şüphe uyandıran mükemmel bir yarım daire gibidir. Arkasındaki bozulmamış çevre de Yunanistan’ın ilk on plajı arasında gösterilmesinin başka bir sebebidir.

Yunanistan'da Gece Hayatı

Yunanistan’ın her noktasında eğlence var: Atina, Selanik, Kikladlar, Girit, Rodos, Korfu, Arahova. Ve tabii ki dünyaca ünlü uluslararası buluşma noktaları: Mikonos ve Yunanistan’ın dünyanın her yerinden hayranları kendine çeken Girit’te Hersonissos ve Malia; Zante’de Lagana ve Korfu’da Kavos’un olduğu gibi parti adalarıdır.

Yunanistan gece hayatının tanıdık yüzlerini keşfedin: lüks otellerin sakin barları ve adalardaki ay ışığının teknelere ve denize parladığı retro barlar. Sizin için hazırlanmış plajda bulunan barlarda dans edin; sabahlara kadar ikram edilen shotların ve kokteyllerin tadına bakın.

Adaların ara sokaklarını süsleyen şık barlarda çalan etnik, rock, Latin ve Yunan müziğine; ve sokaklarda son ses House ve En iyi 40 türünde, dünyanın her yerinden konuk DJlerin katıldığı kulüplerin müziğine kulak verin. Partiler ve özel etkinlikler günün ilk ışıklarına kadar devam ediyor. Köy meydanlarındaki panayırlar ve festivallerde kendinizi büyük bir dans dairesinin içinde, yerel halkla el ele onların geleneklerini devam ettirirken bulabilirsiniz.Yunanistan’dan ayrılırken, ‘eğlence’ kavramına eskisi gibi bakmadığınızı fark edeceksiniz!

Atina’da Gece Hayatı

Atina'da gece yeni başladı. Otelin havuz barından: bir mesaj gönderen Akropolis’i göreceksiniz: eğlenmenin tam zamanı! Yavaşça kokteylinizi yudumlayın, müziğin ritmine kapıldıkça, şehir önünüze serilecek ve sizi eğlenceye davet edecek. Zaman eğlenme zamanı.

Akşamı geçirmenin binden fazla farklı yolunu keşfedeceksiniz: canlı Yunan müziği ve DJ setleri ile hip barları, açık hava kulüpleri ve buzukilerdeki dans masaları sizi bekliyor. Geceyi nerede bitirdiğiniz önemli değil, unutulmaz anlar yaşamak üzeresiniz.

Mikonos’ta Gece Hayatı
Mikonos’un çok uluslu ortamında badanalı kaldırımlarında gezerken, sayısız meşhur bar ve kulüplerde rahatı yerinde Atinalılar, şık Avrupalılar ve ünlülerle karşılaşacaksınız. Zarif Kiklad estetiği ile dolu tasarım detayları ve gülümseyen yüzlerle, sihir ve parıltı dolu büyüleyici bir akşam sizi bekliyor.

Gece başladığında sahildeki kulüplere gidip Ege manzarası eşliğinde sabaha kadar çılgınca dans edeceksiniz. Ertesi gün, parti erken başlar. Plaj barlarında DJ’ler her türden çalar ve güneşin altında, elinizde şampanya ayağınız kumlarda ritme ayak uydurursunuz.

Selanik’te Gece Hayatı
Şehir merkezinde atmosfer gece ve gündüz boyunca diri bir enerjiyle doludur. Her bir adımda şu saklı cevherleri keşfedeceksiniz: tarihi kafeler, eski ambarlarda bulunan yenilenmiş sanayi ve müzik alanlarında tasarımı etkileyici şekilde yapılmış kulüplerin yanı sıra samimi barlar, canlı rock konserlerinin ev sahipliği.


Yerlilerin favori uğraklarına gidip her zevki tatmin edebilecek Selanik cevherleri hakkında size rehber olmalarına izin verin. ‘Kuzeyin gelini’ olarak anılan bu şehirde eğlence güneşin doğuşuyla sunulan sıcak bir çorba gibi yerel bir gelenektir.

Yunanistan İklim
Yunanistan, yarımadaya ait ve dağlık bir ülke cazibe ve güzellikte benzersizdir. Bu güzel Yunanistan ülkesi, dünyada başka herhangi bir yerden daha çok kültür ve tarihi değeri tutar.

Bizim Yunanistan listemiz, gezer, Yunan adalar: Yunanistan, Atina, anakara ve Yunan adalarda gezer.
Tur paketleri, çok daha az bedeldir. Onlar, en popüler alanlar ve Yunan adaların bir kısmında yer alır.Yunanistan ve Yunan adalar, Yunanistan’da tatil tatilleri için favori varış yeridir.

Doğru-yolculuk, Yunanistan ve Yunan adalara yolculuğu sağlar, Yunanistan, aile turu olan paketleri gezer, Yunanistan’da balayı geçirir, özel turlar olan grup turu, kol gezer, oteller, ve bütünüyle ortak hizmetlerin türü ve bilgi, yolculuk yapmayı anlattı, ve Yunanistan boyunca tatil.

Yunanistan Tarihi
Bizim tur hizmetlerimiz, Yunanistan, Yunanistan tur rehberi, yolculuk ve bir Yunanistan otel rehberine tam rehberdir. İnsanların çoğu, Yunanistan’da tatilleri seçer, kristalle her adanın birçok güzel manzara ve uzun kumlu plajları, suları açtığı için.

Bazıları, en üst dünyanın plajlarının olduğu gibi düşünülür. Ülkenin ana cazibelerinin biri, onun kıyılarını dekore ediyor olan birçok Yunanistan plajıdır. Bütün Yunanistan plajlarının, onların kendi güzelliği var, ve cezbetir. Bunlar, bizim takımımızın ve kamu düşüncemizin, çoğundan itibaren güzel düşündüğü plajların bir kısmıdır.

Bizim bütün Yunanistanımız, gezer, yolculuklar, tatil, deniz gezileri kişiler için özellikle tasarlanan, aktif tatiller arıyor ve, kim, özel yeri beğenir, ve lüks, taşır, iyi yiyecek ve şarapla içeride bir gevşemiş birleştirdi.
Yunan adalara en iyi yol, feribot botu tarafındandır. Onlar, ucuzdur, ve lokantalarla gevşetmek, ve güzel dekor.

Uzak Yunan adalara botlar, Crete’yi beğenir, Rhodes, ve Lesvos, akşamda bırakır. Bir kabinle, bir otelde uyumaya gitmek gibidir, ve yeni bir yerde uyandırmak. Botlar, caddenin karşısındadır. Her ada için feribotları bulmanın olduğu sana söyleyen dokta bir harita vardır. Sen hatta, fazla buna rağmen botta onlara satın alabilirsin, eğer sen, bir kabini istersen, sen, önceden onu almalıydın.

Zambia tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Zambia Hakkında Bilgiler
Güney Afrika’da yer alan bir devlet. 8° 12’ ve 18° 03’ güney enlemleri ile 22° ve 33° 42’ doğu boylamları arasında kalır. Zambia’nın komşu olduğu ülkeler, kuzeyde Zaire; doğuda Tanzanya, Malami, Mozambik; güneyde Zimbabwe, Namibia, batıda Angola’dır.
Zambia Tarihi
Zambia’nın ilk tarihi hakkında pek az şey bilinmektedir. Buraya ilk gelen Avrupalılar, 1514’te Portekizliler oldu. Fakat ülkede ilk defa büyük çapta keşif yapan misyoner David Livingstone’dur. 1850’de ülkeye gelen Livingstone ölünceye kadar (1873) İngiltere lehine sömürgeleştirme hazırlıkları yaptı.
Zambia tarihinde diğer önemli bir şahıs olan Cecil John Rohdes 1888’de ülkedeki mahalli şeflerle madenler üzerine anlaşmalar imzaladı. Bölgeyi keşf ve geliştirme için İngiltere hükümetinin imtiyaz tanıdığı İngiliz Güney Afrika şirketini kurdu. İngiliz hükümeti buna ülke üzerinde tam ekonomik ve siyasi kontrol imkanı tanıdı. 1924’e kadar ülkeyi gerçekten yöneten bu şirketti. 1924’te İngiliz hükûmeti kontrolü üzerine alarak, Kuzey Rodezya himaye devletini kurdu.
1953’te Kuzey Rodezya (şimdiki Zambia), Güney Rodezya (şimdikiRodezya) ve Nyasaland (şimdiki Malami) Rodezya ve Nyasaland federasyonunu kurdular. Afrikalıların çoğunluğu, yönetim beyazların elinde olduğundan, muhalefet ettiler. 1962’de Nyasaland federasyondan ayrıldı ve 31 Aralık 1963’te federasyon dağıldı.
1964 Ocağında Kuzey Rodezya’da iç bağımsızlık tanıyan bir anayasa uyarınca seçimler yapıldı. 24 Ekim 1964’te ülke Zambia ismini alarak bağımsızlığını kazandı. Bağımsızlığını kazanmasından sonra devlet başkanı olan Kenneth Kaunda 1991’de yapılan başkanlık ve parlamento seçimlerini kaybedinceye kadar bu görevini devam ettirdi. 1991’de seçimleri kazanan Frederick Chiluba devlet başkanı oldu.
Zambia Fiziki Yapı
Zambia topraklarının çoğu hafif dalgalı yüksek bir yayla üzerindedir. Yaylanın deniz seviyesinden yüksekliği 915 m ila 1525 m arasında değişmektedir. Güneye doğru uzanan ve Afrika’nın nehirlerinden biri olan Zambezi’nin meydana getirdiği vadi yaklaşık olarak 600 m yüksekliğindedir. Kuzeydoğudaki yaylayı kuzey-güney istikametinde akan LuangwaNehri keser.
Zaire hudûdundan doğan Kafve Nehri, güney istikametinde akarak batı yaylasına uzanır. Luangwa ve Kafve nehirleri Zambezi’nin kollarıdır. Zambia’nın kuzeyinde üç göl bulunur: Tanganika, Nweru ve Bangweulu gölleri. Bunlardan sadeceBangweulu tamamen Zambia hudutları içindedir. Kuzeydoğuda Muchinga Dağları 2130 m yüksekliğe ulaşır. Zaire sınırı boyunca yükseklik ortalaması 1280 m’dir.
Zambia İklim
Zambia ekvatora yakın olmakla birlikte, iklimi daha çok rakımla (yükseklikle) ilgilidir. Ülkede üç mevsim görülür. Mayıstan ağustosa kadar ülke soğuk ve kuraktır. Kasıma kadar sıcaklık yükselir ve yağış görülmez. Aralık-nisan arası yağışlı geçer. Güneyde yıllık yağış miktarı 584 mm, kuzeyde 1278 mm’dir. Ülkedeki ortalama yıllık yağış miktarı ise 814 mm’dir. Sıcaklıklar soğuk mevsimde 16°C ila 27°C, sıcak mevsimde 27°C ila 32°C arasındadır. Sadece kasım ayında, vadilerde aşırı sıcaklık görülür.
Zambia Tabii Kaynaklar
Zambia’nın büyük bölümünü meydana getiren yüksek yaylalar kesif ormanlarla kaplıdır. Kobalt, bakır, çinko, altın, kurşun, vanadyum, manganez ve maden kömürü ülkenin başlıca yeraltı zenginlikleridir.
Zambia Nüfus ve Sosyal Hayat
8.300.000 nüfuslu Zambia’da nüfus yoğunluğu 11’dir. Halkın % 43’ü şehirlerde, kalanı köylerde yaşar. En büyük nüfus merkezleri başşehir Lusaka ile Kitwe ve Ndola’dır.
Zambialıların çoğu Bantu kabilelerine mensuptur. Bantular M.S. 1200 yıllarında Kongo havzasından göç etmiş ve Zambia’daki bir kısım Pigmeleri (Cüce Orta Afrika Zencileri) sürmüşlerdir. Bugün Zambia’da 8 büyük etnik gruba ayrılmış 73 kabile vardır. Güneybatıda Barotseler, kuzeyde Bembalar ve doğuda Çeva önemli etnik gruplardır. Zambia’da % 1,5 civarındaki Avrupalıların çoğu şehirlerde ikamet eder.
Zambialılar 30’a yakın lehçe kullanır. En çok konuşulan diller arasında Bemba, Lozi, Nyanja, Tonga, Luvale ve Lunda sayılabilir. Halkın büyük çoğunluğu putperest, % 21’i Protestan ve Müslümandır. Zambia bağımsızlığını kazanmadan önce ilkokul paralı ve yıllığı 30 dolardı. Ortaokul ise 50 dolardı. Çok kimse bu yüzden çocuklarını okula gönderemiyordu. Bağımsızlığını kazandıktan sonra okul parasız oldu. Okuma-yazma oranı % 54’tür. Lusaka’da modern bir üniversite mevcuttur.
Zambia Siyasi Hayat
Zambia Cumhûriyeti 136 üyeli bir parlamentoya sahiptir. 11 üyesi devlet başkanı tarafından atanır. Parlamento üyeleri beş yılda bir seçilir. Devlet başkanı anayasaya göre 5 yılda bir doğrudan halk tarafından seçilir. Ülke 9 eyalete ayrılmıştır. Üye olduğu milletlerarası kuruluşlar: Birleşmiş Milletler, Afrika Birliği Teşkilatı ve İngiliz Milletler Topluluğudur.
Zambia Ekonomi
Zambia’da çalışan nüfûsun % 65’i tarımla, % 35’i sanayi ve ticaretle uğraşır. Ülkenin belli başlı tarım ürünleri mısır, tütün, yerfıstığı, pamuk ve şekerdir. Tekstil, lastik, boru, patlayıcı madde ve tütün sanayileri gelişmiş durumdadır. Önceleri yabancı sermayenin elinde olan maden işletmesi, 1969’dan itibaren yavaş yavaş devletleştirilmiştir. Kauçuk ve fildişi ülkenin önemli zenginlik kaynaklarındandır.
Zambia’nın belli başlı ihraç malları bakır, kurşun, çinko ve tütündür. Ülke en çok mamul maddeler ve makinalar ithal eder. Bakır ana ihraç malı olup, dünya piyasasında bakır fiyatlarının düşmesi Zambia’ya büyük ölçüde tesir etmektedir. Mesela 1980 başlarında bakır fiyatlarındaki düşüş, ekonomik sıkıntıya sebep olmuştur.
İthal mallarının çoğu Suudi Arabistan, Almanya ve ABD’den gelir. İhraç mallarının çoğu Japonya, Fransa, İngiltere ve ABD’ye gider.Ulaşım: Denize kendi topraklarından çıkış yolu olmaması, Zambia için mesele teşkil etmektedir.
Halihazırdaki demiryolu Zimbabwe’ye irtibatlıdır. Dares Salam’a giden bir petrol boru hattı döşenmiş ve Tanzanya’nın Dar es Salaam’a bağlanan demiryoluna irtibat için demiryolu yapılmıştır. Denize doğru geniş bir karayoluna ihtiyaç duyulmaktadır. Zaire’den denize çıkış sağlayan mevcut karayolunun kullanılması güç ve pahalıdır.

Zimbabve tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Zimbabve Hakkında Bilgiler
Güney Afrikada 15° 36 ve 22° 25 güney enlemleri ile, 25° 16 ve 33° 04 doğu boylamları arasında yer alan bağımsız bir devlet. Zimbabvenin komşu olduğu ülkeler kuzeyde Zambia, batıda Botsvana, güneyde Güney Afrika ve doğuda Mozambiktir.
Zimbabve Târihi
M.S. 4. asırda Banbu kabileleri bölgeye girmeye başladılar. On beşinci yüzyılda bugünkü Fort Victoria şehri yakınında Zimbabve veya Büyük Zimbabve olarak bilinen yerde bir din ve ticâret merkezi kuruldu. On beşinci asırda Mutota ve Matope yöneticileri doğuda Hint Okyanusuna ve batıda Kalahari Çölüne uzanan bir krallık kurdular. Sonradan bu krallığa Portekiz, Monomotapa krallığı adını verdi.
1505te Portekiz Mozambik kıyısındaki Sofalada bir üs kurdu. Buradan iç kesime giden ticâret yolları yapıldı. Portekizin Zambezinin yukarılarına doğru sokulması Monomotapa Krallığını zayıflattı. Ülke 1830larda güneyden gelen kavimler tarafından istilâ edildi. Bunlardan en önemlisi esas îtibâriyle günümüzdeki Zimbabvenin güney kısmında yerleşmiş olan Ndebele idi.
1888de İngiliz Cecil Rodes, Ndebele şefinden mâden işletme imtiyazı elde etti. Bunun kurduğu İngiliz Güney Afrika Şirketi, 1889dan 1923e kadar ülkede siyâsî ve ekonomik kontrolü elinde tuttu. 1923te GüneyRodezya (bugünkü Zimbabve) politik ve siyâsî iktidarı beyaz bir azınlığa veren bir anayasa altında muhtar bir sömürge olarak İngiltere tarafından ilhak edildi.
1953te Güney Rodezya ve Kuzey Rodezya (şimdiki Zambia) ve Nyasaland (şimdiki Malawi) Rodezya ve Nyasaland Federasyonunu kurarak birleştiler. Federasyon 1963te dağıldı. 1964te Kuzey Rodezya ve Nyasaland beyazların idâresinde bağımsızlıklarını kazandılar.
11 Kasım 1965te Başbakan İan D. Smith tek taraflı olarak Rodezyanın bağımsızlığını îlân etti. İngiltere buna karşı çıktı ve BM vâsıtasıyla ekonomik müeyyideler uygulattı.
Meselâ Rodezyaya gemiyle petrol ihrâcına ambargo koyuldu. Bununla berâber bir miktar petrol ve benzin GüneyAfrikadan ve Mozambikten ülkeye girdi. Mayıs 1968de BM Güvenlik Konseyi ticâret ambargosu koydurttu. Aralık 1972de Afrikalılar beyaz yönetime karşı gerilla savaşı başlattılar. 1978 ortasında altı binin üstünde asker ve sivil öldürüldü.
Rodezya birlikleri gerillaları mağlup etti. 1978de iktidar zenci çoğunluklara devroluncaya kadar kontrol Simith ve üç tanınmış zenci liderin elinde olmak üzere anlaşma imzâlandı.21 Nisan 1979da ülkenin herkese oy hakkı tanındığı ilk genel seçimde zencilerin çoğunlukta olduğu parlamento işbaşına geçti.
İngilterenin Thatcher hükümeti 1979da Zimbabve ile münâsebetlerini normal hâle getirmek için gayret safretmeye başladı. Zimbabve nihâyet 18 Nisan 1980de tam bağımsızlığına kavuştu. Yapılan seçimleri büyük bir çoğunlukla Mugabe kazandı. Günümüzde de devlet başkanı olan Mugabe, çeşitli kargaşalıklara rağmen yönetimde kalmayı başardı (1993).
Zimbabve Fizikî Yapı
Zimbabve doğu sınırında dağlarla yükselen, diğer sınırlarda alçalan yüksek bir yayla üzerindedir. Yaklaşık ülke topraklarının dörtte biri deniz seviyesinden 1200-1500 m yüksektir. Arâzi, doğu sınırı boyunca bulunan İnyanga Dağlarında 2600 myi aşarak en yüksek rakıma ulaşır. Arâzi kuzeybatıda Zambezi Nehrine ve Kariba Gölüne doğru yavaş yavaş alçalır. Bu nehir vâdisinde yükseklikler 200 m ile 600 m arasında değişir. Yukarı Zambezideki Victoria şelâlelerinin genişliği 1,6 kmyi aşar ve ana çağlayan 108 m yükseklikten dökülür.
Zimbabve İklim
Zimbabvede subtropikal bir iklim hüküm sürer. Yağışlı ılık mevsim Kasımdan Marta kadar sürer ve soğuk kurak mevsim temmuz ayında değişik yüksekliklerde sıcaklık ortalaması 11° ilâ 18°C arasında, sıcak ay olan Ekimde 20° ilâ 31°C arasında değişir. Yaylalarda yağış ortalamaları 650 ilâ 750 mm arasındadır. Yağış doğudaki dağlarda daha yüksek, güneydeki Limpopo ve Sabi vâdilerinde daha azdır.
Zimbabve Tabiî Kaynaklar
Güneybatıda bitki örtüsünü bodur çalılıklar ve dikenler, doğuda ise yapraklarını dökmeyen ağaçlar meydana getirir. Ülkenin belli başlı yeraltı zenginlikleri krom, altın, nikel, asbestos, bakır, demir ve mâden kömürüdür.
Zimbabve Nüfus ve Sosyal Hayat
9.870.000 nüfûsa sâhip olan Zimbabvede, halkın % 20si şehirlerde, kalanı köylerde yaşar. En önemli nüfus merkezleri 863.000 nüfuslu başşehir Harare ve 495.000 nüfuslu Bulawayodur.
Zimbabve nüfûsunun % 96dan fazlasını zenciler meydana getirir. Zenciler Bantu dillerini konuşan iki büyük ana gruba ayrılırlar. Bunlar Ndebele (zencilerin % 16sı) ve Shona (zencilerin % 80i)dır. Nüfûsun % 3ü Avrupalı, % 1i kadarı da Asyalı ve değişik ırklardandır.
İngiliz asıllı olan beyazların çoğu Protestandır. Zencilerin çoğu ise Putperesttir.
Beyazlar arasında okuma-yazma oranı % 100dür. Genel okuma-yazma oranı ise % 45tir. Resmî dil İngilizcedir. Halkın çoğu Shona ve Ndebele dillerini konuşur.
Zimbabve Siyâsî Hayat
Zimbabve Cumhûriyetlerinde Parlamento Senato ve Temsilciler meclisinden meydana gelir. Senato 40 Millet Meclisi ise 100 üyelidir. Senatonun 10, meclisin 20 üyesi devlet başkanı tarafından seçilir. Ülke 8 eyâlete ayrılmıştır. Zimbabve 1980den îtibâren Birleşmiş Milletlere üyedir.
Zimbabve Ekonomi
Zimbabve ekonomisi çeşitlilik arz eder. Tarım, mâdencilik ve îmâlât sektörlerinin hepsi önemlidir. Çalışan nüfûsun % 35i tarımla, % 30u sanâyi ve ticâretle, % 20si hizmetlerle, % 15i hükümet işleriyle uğraşır.Ülkenin belli başlı tarım ürünleri tütün, şeker, pamuk, mısır ve buğdaydır. Giyim, kimyâ sanâyileri ve hafif endüstri gelişmiştir.
Îmâlât için gerekli enerjinin çoğu Kariba Hidroelektrik Santralinde üretilir.Ticârî münâsebetlerde bulunduğu ülkelerin başlıcaları Güney Afrika, İngiltere, ABD ve Birleşik Almanyadır.

Yeni Zelanda tatili turistik mekanları otelleri ve leziz yemekleri

Yeni Zelanda Hakkında Bilgiler
Güneybatı Pasifik Okyanusunda, iki büyük ada ve birçok küçük adalar üzerinde kurulmuş, 34°25’-47°17’ güney enlemleri ve 166°27’-178°35’ doğu boylamları arasında yer alan bir güney yarım küre ülkesi.
Yeni Zelanda Tarihi
Yeni Zelanda adalarına ilk yerleşenler 1500 yıl önce Doğu Pasifik Okyanusu adalarından gelen Maorilerdir. Maoriler, bir Polinezya grubu kavimdir. Maorilerin adalara yerleşmesi 14. yüzyıla kadar devam etti. Yeni Zelanda’ya ilk ulaşan Avrupalı, Danimarkalı Abel Tasman’dır. Tasman 1642’de buraya geldi. Bundan sonra İngiltereli Kaptan James Cook 1769’da Ülkenin kıyılarını dolaştı.
Bu tarihten sonra ülke İngiltere’nin kontrolü altına girdi. 1840 ve 1860 yıllarında yerlilerle birçok çatışmalar oldu. Maoro harpleri 1870 yılında tamamen kesildi. Böylece adalar İngiltere’nin kolonileri arasına girdi. Yeni Zelanda kolonisi 1907 yılında, İngiliz Milletler Cemiyeti içerisinde bir dominyon oldu.
Birinci Dünya Harbinin patlak vermesiyle, Yeni Zelanda, İngiltere yanında savaşa katıldı. Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden kurulmuş ANZAC (Australian and New Zealand Army Corps) Kolorduları Çanakkale’de Osmanlı ordusu karşısında bozguna uğradı. 17.000 ölü ve 50.000 yaralı ile kaçmak zorunda kaldı.
Yeni Zelanda birlikleri İkinci Dünya Harbi esnasında Alman (1942) ve İtalyan (1944) ordularına karşı da savaşarak hezimete uğradı. İkinci Dünya Harbinden sonra 1951 yılında ABD ve Avustralya ile karşılıklı Güvenlik Antlaşması imzalayan Yeni Zelanda hükümeti Kore, Malezya ve Vietnam karışıklıklarına asker gönderdi. İngiltere’nin desteğiyle Singapur ve Malezya’ya birliklerini yerleştirdi. Böylece kısmen bölgenin kontrolü Yeni Zelanda ve İngiltere tarafından sağlanmış oldu. Yeni Zelanda, İngiltere’ye bağlı monarşik bir idareyle yönetilir.
Yeni Zelanda Fiziki Yapı
Yeni Zelanda güneybatı Pasifik Okyanusunda biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere iki büyük adadan meydana gelmiştir. Civardaki küçük adalar da dahil toplam yüzölçümü 267.844 km2dir. En yakın komşusu olan Avustralya’nın 1930 km kadar doğusunda kalır.
Yaklaşık olarak bir dikdörtgene benzeyen GüneyAdasının güneybatı ucundan kuzeydoğu ucuna olan mesafesi aşağı yukarı 800 km’dir.
Adanın batısını boydan boya Güney Alp Dağları örtmüştür. Güney Alplerin en yüksek tepesi olan Cook Dağı yaklaşık 3764 m’lik yüksekliğiyle ülkenin de en yüksek noktasıdır. Dağlar kıyıdan 32 km kadar içerdedir. Güney Alplerin üzerinde yaklaşık 16 tane tepe vardır. Bunların en alçağı 3048 m civarındadır. Alplerin doğu yamaçlarında birçok buzul göl bulunur.
Bunlardan Tasman, Fox ve Josef buzulları en genişleridir. Ülkede birçok irili ufaklı göl ve nehir mevcuttur. En geniş göl Te Anau’dur. Yaklaşık 344 km2 olup, uzunluğu 61 km ve genişliği 10 km’dir. Güney Adasındaki başlıca büyük nehirler:
Rakaia, Waimakariri ve Clutha’dır. Batı kıyılarında yeralan fiyordlar ve şelaleler ülke manzarasına ayrı bir özellik katmaktadır. Dünyanın dördüncü büyük şelalesi Sutherland da buradadır. Alplerin doğusu adanın doğu kıyısına kadar uzanan Canterbury yaylası ile kaplıdır. Foveaux Boğazıyla Güney Adasından ayrılan Stewart Adası yaklaşık 1700 km mesafededir.
Cook Boğazından yaklaşık 22 km kuzeyde Kuzey Adası bulunur. Tahminen 114.489 km2 bir alana sahiptir.
Adanın ortasından Tongariro, Ngauruhoe ve Ruapehu adlarındaki faal volkanik dağlar bulunmaktadır. Batı kıyısındaysa yaklaşık 2400 m yüksekliğindeki Egmont Dağı da faal bir volkanik dağdır. Bu dağın kuzeyinde dev mağaralar vardır. Tabii olarak kireçtaşlarından meydana gelmişlerdir. Adanın Rotorua bölgesinde ve civarındaki sıcak su kaynakları sürekli gaz ve buhar çıkarırlar. Öyle ki, nehirden tutulan balık biraz ilerdeki kaynağa daldırılıp pişirilebilir.
Adanın bu bölgesi soğuk ve sıcak mevsimleri aynı anda üzerinde bulundurur. Kuzey Adasının termal ve volkanik bölgelerinde Taupo Gölü yaklaşık olarak 616 km2dir. Ülkenin en uzun nehri Waikato kuzeyde Taupo Gölüne doğru akar ve yaklaşık 425 km uzunluğundadır. Adadaki mevcut ovalar genellikle fazla yüksek değildir. Bunlardan Taranaki, Manawatu ve Wairarapa ovaları en genişleridir. Doğu kıyılarında bulunan Plenty, Hawkes ve Poverty körfezleri birer tabii limandır.
Yeni Zelanda’nın Stewart Adasından başka birçok irili ufaklı adaları mevcuttur. Bunlardan başlıcaları Chatham, Campbell, Kermadec, Snares, Auckland, Antipodes, Baunty, Niue ve Tokelau adalarıdır.
Yeni Zelanda İklim
Sıcak ve nemli Pasifik havası ve değişen Antarktika havası kuru, Avusturalya kıta havasıyla karışmak sûretiyle, Yeni Zelanda üzerine alçak-basınç ve yüksek basınç hava akımlarının gelmesine sebep olurlar. Okyanus içinde yer alması sebebiyle, Yeni Zelanda aşırı sıcaklık farklarına ve yaz kuraklığına maruzdur. Auckland bölgesinde ortalama sıcaklık 16°C iken Güney Adasında invercargill civarında 10°C kadardır. Pasifik Okyanusu ve mevcut tabii kaynaklar ülke iklimine önemli ölçüde tesir etmektedir.
Ülkenin batı kıyısı, doğu kıyısına göre daha çok yağış alır. Mesela Kuzey Adasında batı kıyısında bulunan New Plymauth bölgesi yaklaşık yılda 142 gün yağış alır ve ortalama yağış miktarı 1565 mm’dir. Aynı enlemde yer alan Napier bölgesi ise doğu kıyısında olup, Ortalama 780 mm yağış alır. Yağış süresi ise 92 gün kadardır. Yeni Zelanda ekvatorun güneyinde yer aldığı için Kuzey Yarımküreye göre mevsimler farklı geçer. Kuzeyde yaz sıcaklığı insanı bunaltırken, Yeni Zelanda’da kayak yapılır.
Yeni Zelanda Tabii Kaynakları
Yeni Zelanda topraklarının yarısına yakın bir bölümü yeşil alanlarla örtülüdür. Sadece dörtte bir kadar arazi kayalık ve çoraktır. Geri kalan alanlar ormanlarla kaplıdır. Nehirler, göller ve tabii gaz ve buhar kaynakları ülke için çok önemlidir. Nehirler çok kısa ve çok hareketlidir. Göllerle birlikte önemli elektrik kaynaklarını teşkil ederler.
Ülkenin en büyük hidroelektrik santralı Manapouri Gölü üzerinde olup, bir milyon kilowatlık kapasitededir. Bu santral sayesinde Avustralya’dan gelen boksit filizinden alüminyum elde edilir. Yeni Zelanda yeraltı kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Kömür, kireçtaşı, altın, petrol, tabii gaz ve demir başlıca minerallerdir.
Ülkenin ormanları diğer önemli bir tabii kaynaktır. Dünyada pek eşine rastlanmayan cinste ağaçlarla doludur. Bunlardan en meşhuru Yeni Zelanda’ya mahsus Kauri ağacıdır. Bu ormanlar birçok hayvan ve çeşit çeşit cinste kuşlarla doludur. Bunlardan uçması olmayan, kısa gagalı kiwo kuşu, Yeni Zelanda’nın sembolüdür. Ülkede en çok koyun ve sığır yetiştirilir. Bütün boş yeşil sahalar hayvancılığa ayrılmıştır.
Ülkede bol miktarda kırmızı geyik yaşar. Yeni Zelanda’da mevcut yeraltı buhar kaynakları çok önemli bir gelir kaynağıdır. Bu buharlar ile türbünler çevrilmek sûretiyle, elektrik enerjisi üretimi arttırılmıştır. Dünyada sadece İtalya, İzlanda, Meksika ve Japonya’da mevcut bulunan tabii buharlı elektrik santrallarının bir benzeri de Yeni Zelan’dadaki Wairakei santralıdır.
Yeni Zelanda Nüfus ve Sosyal Hayat
Yeni Zelanda’nın yaklaşık 3.481.000 olan nüfûsunun çoğu gençtir. Nüfus yoğunluğu 13 kişi kadardır. Yeni Zelanda nüfûsunu esas olarak iki tip insan grubu meydana getirir. Bunlardan birincisi yerli Maori halkıdır. Diğeri ise, ülkeye sonradan gelmiş bulunan Avrupalı beyazlardır. Bugün bu ayırım pek fark edilemeyecek seviyededir. Avrupalılar umûmiyetle İngiliz, İrlanda veya İskoç kökenlidir. Önceleri Maori nüfûsu pek fazlaydı. Fakat adalardaki İngilizlerin kolonileştirme siyaseti sonunda yerli mevcudu azaldı. Çoğu savaşlarda öldü. Bu arada Rusya, Polonya, Almanya, Vietnam ve Şili’den birçok sürgüne gelen veya kaçarak yerleşenler de nüfûsun bir bölümünü meydana getirmektedir.
Nüfûsun % 83’üne yakın bir bölümü şehir hayatı yaşar. Kırlarda yaşayanlar ise genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşır.Halkın maddi refah seviyesi yüksek durumdadır. Her çeşit kara, su ve deniz sporları herkes tarafından yapılabilmektedir.
Resmi dil İngilizcedir, Maori lisanı ise unutulmamış olup, halen konuşulmaktadır. Çok az da olsa Çince ve Hintçe konuşan gruplar vardır. Yeni Zelanda’nın din yapısı da tıpkı etnik yapısı gibi karışıktır.Nüfûsun % 55’inden fazlası Protestandır. Ayrıca Angalikan, Katolik, Yahûdi, yerli inanışlara mensup kişiler mevcuttur.
İslamiyet ülkede yeni tanınmış olup, hızla yayılmaktadır.
Ülkenin eğitim düzeyi çok yüksektir. Okuma-yazma bilenlerin oranı hemen hemen % 99’a ulaşır. 6-15 yaş arası mecburi öğrenime tabidir. Dünyada en çok gazete basılan ülkelerden biridir. Her bin kişiden 400’ü gazete satın almaktadır.
Yeni Zelanda Siyasi Hayat
Yeni Zelanda bir parlamenter-demokratik monarşi idareye sahiptir. Resmi devlet başkanı İngiltere Kraliçesidir. Kraliçeyi, ülkede genel bir vali temsil etmektedir. Hükümet başkanı aynı zamanda Maliye Bakanlığı görevini de sürdürür.
İdari olarak dört ile üç kazaya, 132 nahiyeye ve 96 köye ayrılmıştır. Ülkenin anayasası mevcut değildir. Ülke parlamentosu 96 üyeden meydana gelir. Meclis üç yılda bir yeniden seçilir. Başbakan ve hükümet kabinesi meclis içinden çıkar.
Yeni Zelanda Ekonomi
Yeni Zelanda genellikle yumuşak bir iklime ve az fakat verimli topraklara sahiptir. Bu yüzden ülke bir “tarım” ülkesi kabul edilir. Buğday, arpa ve yulaf en önemli tarım ürünleridir. Hayvancılık oldukça gelişmiştir. Koyun ve sığır yetiştiriciliği bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden biridir. Yaklaşık olarak 9 milyon hektarlık çayır ve otlak alanlar bu alanın gelişmesinde önemli bir rol oynar. Bu yüzden ülkede et ve süt endüstrisi çok gelişmiştir.
Ülke endüstri bakımından da gelişmiştir. İngiltere ile olan ticari münasebetleri endüstri sektörünün kontrolünü İngiltere’ye vermiş durumdadır. Başlıca endüstri alanları gıda, tekstil, kağıt, çelik, petrol, petrol ürünleri ve alüminyumdur. Ülke nüfûsunun % 35’ine yakın bir bölümü endüstri ve ticaret alanında çalışmaktadır.
Ülke etrafı tamamen okyanus ile çevrilmiştir. Bu yüzden balıkçılık çok önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Kılıçbalığı ve tonbalığı bol miktarda avlanmaktadır. Ayrıca balina avcılığı da yapılmaktadır.
Orman ürünleri ülkenin diğer önemli bir gelir kaynağıdır. Ormanlardaki mevcut ağaçlar dünyada nadir yetişen ağaçlardır. Hemen hemen hepsinin kerestesi çok kıymetlidir. Daha çok kauri, sedir ve kozalaklı ağaçlar mevcuttur. Ormanlarda yetişen çeşitli cinsteki süs kuşları önemli bir ihraç maddesidir.
Yeni Zelanda’da madencilik endüstrisi bir hayli gelişmiş durumdadır. En çok kömür ve tabii gaz elde edilmektedir. Petrol ülke ihtiyacının sadece % 3’ünü karşılayacak durumdadır. Geri kalan ihtiyacı için dışarıya bağlıdır. Avustralya’dan ithal edilen boksit cevherinden alüminyum elde edilir. Yeni Zelanda çok zengin nehir, göl ve tabii kaynaklara sahiptir. Bu yüzden hidroelektrik santrallarının sayısı ve kapasitesi oldukça fazladır. Cook Boğazında inşa edilmiş sualtı kanalları sayesinde Güney Adasında elde edilen her çeşit enerji Kuzey Adasına ulaştırılır.
Yeni Zelanda’da deniz, hava ve demiryolu ulaşımı oldukça gelişmiş durumdadır. Auckland, Wellington, Tauranga, Dunedin ve Whangarei limanları ülkenin ekonomisini üzerinde taşıyan limanlardır. Auckland, Christchurch ve Wellington şehirlerinde üç tane milletlerarası hava alanı mevcuttur. Cook Boğazı üzerinden feribot, denizkayağı ve sualtı kanal ulaştırması yapılmaktadır.
Yeni Zelanda daha çok İngiltere, Avustralya, ABD, Japonya ve Uzak Doğu ülkeleriyle ticari münasebetlerde bulunur. Et, süt, yün, kürk, deri ve balık en önemli ihraç ürünleridir. Ayrıca kereste, çeşitli cinste hayvanlar, meyve, konserve ve canlı hayvan ihracatı da yapılır. Buna karşılık boksit, demir, çelik, petrol, petrol ürünleri, plastik eşyalar, otomobil ve makine satın almaktadır.
Turizm, Yeni Zelanda için önemli bir gelir kaynağıdır. Dağ sporları özellikle kayak ve su sporları en önemli turizm kaynaklarıdır. Ülkenin tabii gaz kaynakları, göller ve kıyıları tabiat manzarasına ayrı bir güzellik katmakta ve her yıl çok sayıda turist çekmektedir.